Ostrorog adlı hukukçu Ankara Reformu adında bir kitap yazmıştır. Bu kitapta özellikle ‘Devletin dini İslam’dır.’ İbaresini kullanmıştır. Ona göre yapılan tüm yenilikler de bu bağlamdadır. Ömer Rıza 1928 yılında bu kitabı Türkçeye çevirirken ‘Devletin dini İslam’dır.’ İbaresi anayasadan kalktığı için kitaptan da bunu çıkarmıştır. Kont Ostrorog reformların Müslümanlık göz önüne alınarak yapıldığını düşünmüştür. Bunun belli başlı sebepleri vardır. Örneğin; Nizam-ı Cedit, Yeniçeriliğin karşısında oluşturulmuştur. Bu yeni orduyu savunmak ve halkın gözünde yükseltmek için din temelli kaynaklar gösterilmeye çalışılmıştır. 

Bir diğer örnek ise hilafet kaldırılmak istendiğinde aslında İslam’da hilafetin olmadığı duyurulmaya çalışılmıştır.

Yeni yasalarda Osmanlı kültürüne aykırı tercümeler bulunmuştur. Bunlar devlete uyarlanmıştır.

Yeni mahkemeler ve yeni okullara “laik mektep ve laik okul” denmiştir. 

Şeri mahkemelerle Nizamiye mahkemeler birlikte işlemiştir. Nizami mahkemelere ‘laik mahkeme’ denmiştir. 

HUKUK ALANINDA YENİLİKLER

Tanzimat Fermanıyla birlikte kanunlaştırma fikri çok belirginleşmiştir. 

Islahat Fermanının sonrasında kanunlaştırma hareketi hızlanmıştır.

Mecelle’nin yapılış sürecinde hukuk alanına alaka artmıştır.

II. Abdülhamit döneminde sosyal hayat ya da medeni hukukla ilgili meseleler dile getirilememiştir. Ancak II. Meşrutiyet döneminde bunlarla ilgilenebilinmiştir.

Reformların temel sebebi kurtuluştur. Bu sebeple yenileşme askeri yönde başlamıştır. Bu sadece askeriyeyle ilgili bir durum değildir. Yeniçeri Ocağı toplumun içine sinmiştir.

KABAKÇI İSYANI / HÜCCET-İ ŞER’İYE

Kabakçı İsyanı: Yeniçerilerin III. Selim tarafından kurulan Nizam-ı Cedid ordusunu kendilerine karşı tehdit olarak görmesi. 

Hüccet-i Şer’iye, Kabakçı İsyanından sonra ortaya konmuş bir metindir. Hüccet-i Şer’iye’yi ortaya koyanlar devlet meselelerine karışmayacaklarını bununla beraber isyan karşılığında yargılanmak istememişlerdir. Bu maddelerin ikisi de gerçekleşmemiştir. 

Hüccet-i Şer’iyeciler iki gruptan yardım istemişlerdir: İlki Rical yani devletin asıl adamlarıdır. Onlardan şeraiti yerine getirmeleri istenmiştir.  İkincisi Ulemalar’dır. Bunlar ilmiyecilerdir. Onlardan iyiliği yaymaları istenmiştir. Ulemalar bu işi üstlenmişlerdir. 

AYANLAR

Ayanların görevleri arasında asayişi sağlamak, vergilerin düzenliliğini korumak, idare, kazadaki insanların isteklerini İstanbul’a bildirmek. 

Ayanların bir diğer özelliği halk tarafından seçilmesidir. Bu devleti ve yöneticileri kontrol etmek için iyi olsa da bazen başka ayanlar birleşip birbirlerini yok etmeye kalkmışlardır. 

Rumeli ayanları Nizam-ı Cedid hareketine karşıdırlar. Ayanların gücünü II. Mahmut azaltmıştır. Ancak ayanlar tamamen ortadan kalkmamışlardır. 

Alemdar Mustafa Paşa isimli ayanın yanında Nizam-ı Cedid destekleyicisi birileri vardır. Bu topluluğa Rusçuk Yaranı denmiştir. Bu topluluk Alemdar Mustafa Paşa’yı Nizam-ı Cedid konusunda olumlu etkilemişlerdir. Böylelikle ilk kez bir ayan sadrazam olmuştur.(II. Mahmut’a) 

KEFALET SENEDİ: SENED-İ İTTİFAK

Anayasa hukukçuları genelde Türk tarihindeki ilk anayasal belge olarak kabul ederler. Ayanlar üzerinde devletin otoritesi etkili değildi bu sebeple Alemdar Mustafa Paşa ayanları kontrol altına almak istedi.

Dördüncü ve altıncı maddeleri önemlidir. Dördüncü maddede Sadrazamın verdiği emirlerin Padişahın verdiği emirler gibi görülmesi gerektiği dile getirilmiştir. Altıncı maddede ise ayanlar isyanları kendi istedikleri şekilde bastırabileceklerdir.

Yedinci maddede ise vergilerin azaltılması vardır. 

Ancak Sened-i İttifak kısa sürmüştür. Alemdar Mustafa Paşa öldürülmüştür. II. Mahmut Rusçuk Yaranından bulduklarını öldürtmüştür.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir