YENİÇAĞ VE FELSEFESİ

MODERNİTE

  • Modernite, 17. yüzyıldan itibaren Avrupa’nın ekonomik, toplumsal, kültürel ve siyasal alanda yaşadığı büyük ve köklü değişiklikleri ifade eder.
  • Moderniteye geçiş dört temel devrimle olmuştur: Newton tarafından başlatılan Bilimsel Devrim, iktidarın meşruiyetini halka dayandıran Siyasal Devrim, aklın üstünlüğüne vurgu yapan Kültürel Devrim ve Sanayi Devrimi’dir.
  • Bu süreçte feodal toplumdan kapitalist topluma geçiş de söz konusu olmuştur.
  • Geleneksel toplumlarda güç ve iktidar tanrısal kökenlere dayandırılmaktaydı. Modern devletin meşruiyet anlayışı ise akla ve akıl yoluyla ortaya konulan kuram ya da ilkelere dayanmaktadır.
  • Modernitenin ürettiği temel değerler; akılcılık, bireyselleşme, sekülerizm, bilimsellik, pozitivizm, kentleşme, sanayileşme, laiklik, bürokrasi, demokrasi ve ulus devlettir.

TOPLUM SÖZLEŞMECİLERİ

Ortaçağ’da devletin ve egemenliğin kaynağı tanrı iken toplum sözleşmecileri devletin ve egemenliğin kaynağını; devleti, egemenliği ve toplumu kuran toplumun kendisi olarak ortaya koyarlar.

Toplum sözleşmecileri için devlet, egemenlik zorunlu değil, insan iradesi ürünü olarak yapaydır.

Toplum sözleşmecilerine göre devlet ve egemenlik tanrısal kaynaklı değildir.

Tüm toplum sözleşmeleri fiksiyondur. Maddi bir karşılığı yoktur.

Toplum sözleşmecileri doğal durum tespitinden hareket etmişlerdir.

THOMAS HOBBES

  • Toplum sözleşmesi kuramının ilk sistemli savunucusudur.
  • Hobbes’un siyaset felsefesine ölüm korkusu ve hayatta kalma güdüsü şekil vermiştir.
  • Hobbes, felsefesini oluştururken çağının bilimsel gelişmelerinden de etkilenmiştir
  • Hobbes, dünyayı ve insanı açıklamada aklı ilke, hareketi ise araç olarak ele alır.
  • Hobbes’un sistemi dine ve dünya dışı değerlere hiçbir şekilde başvurmayan, kendi içine kapalı mekanik, materyalist bir sistemdir.
  • Hobbes’a göre felsefenin konusu, maddi varlığı olan şeyler ve onların insan zihninde doğurduğu fikirlerdir.
  • Hobbes mülkiyeti doğal hak olarak kabul etmez.
  • Hobbes, doğa durumunu tasvir ederken öncelikli olarak insanların doğuştan toplumsal olmadığını, fakat tümüyle de bir yalnızlık içinde yaşamadıklarını belirtir.
  • Hobbes toplum sözleşmesi kuramını açıklarken, devletin kurulmasından önceki dönemde insanların yaşadıkları durumu anlatabilmek için doğa durumu kavramını kullanmıştır. Bu kavrama göre doğadaki tüm bireyler fikren ve bedenen eşittirler. Bu eşitlikten dolayı eşit insanların eşit istek ve umutlara sahip olmak istemesi durumu ortaya çıkar.
  • Hobbes’a göre İnsanları doğa durumundaki güvencesiz ortamdan kurtulmak için iradeleriyle bir devlet kurmuşlardır. Yani devlet; insan eliyle yapılmış, yapay bir kurumdur. İnsanlar, devleti aralarında yapacakları bir sözleşme ile kurarlar. Bu sözleşme aralarında eşitlik bulunan ya da birbirlerini eşit olarak gören insanlar tarafından yapılır. Bu sözleşme ile herkes her şey üzerinde sahip olduğu doğal haklarını bir kişiye ya da bir meclise terk ederek siyasal toplumu kurmuş olurlar.
  • Hobbes, devleti bu kadar üstün bir güçle donatmasını açıklamak için egemeni sözleşmenin dışında bırakır. Egemen güç yapılan sözleşmeye taraf olmadığı için, sözleşme hükümlerine aykırı hareket etmesi söz konusu olamayacağı gibi, hiçbir koşulla da bağlı değildir. Bu nedenle sözleşmeye aykırı hareket ettiği ya da öngörülen bir koşula uymadığı gerekçesiyle egemen gücün emirlerine uyulmaması düşünülemez.
  • Hobbes’a göre egemenin yaratıcıları yurttaşlar olduğu için, egemenin eylemlerine karşı çıkmaları kendi kendileriyle çelişmeleri demektir.
  • Hobbes’ta egemenlik tek, devredilmez, mutlak ve merkezidir. Egemenin en önemli yetkisi yasa yapmaktır. Yasalar, insanın toplum sözleşmesini yapma sebebi olan güvenliğin sağlanmasını gözetir. Yani bireysel hakların güvenceleridir.
  • Hobbes’a göre egemene ve yasalarına direnme hakkı yoktur.
  • Hobbes’a göre pozitif hukukdevletin uyruklarına emrettiği kurallardır. Devlet kurulmadan önce doğal hukuk vardır ve fakat uygulayacak bir güç yoktur. Devlet kurulunca devletin iradesiyle tanınan ve yaptırım gücüyle desteklenen doğal hukuk gerçek hukuka dönüşür.
  • Hobbes’un hukuk görüşü, pozitif hukukun üstünlüğü ilkesine dayanmaktadır. Ona göre, hukuk kuralı toplumu yöneten iradenin yazılı veya sözlü ya da başka türlü açıkladığı bir emirdir.
  • Hobbes üç devlet biçimini kabul eder. Bu devlet biçimleri, egemenliği kimin kullandığına göre ayrılır. Egemen güç bir kişinin ya da bir meclisin elinde olabilir, bir kişide ise devlet biçimi Monarşidir. Egemenlik, bir mecliste ise devlet Demokratik veya Aristokratik bir devlet olabilir. Herkesin meclise girme hakkı varsa bu bir demokrasidir; meclise ayrıcalıklı bazı kişiler girebiliyorsa bu devlet biçimi de aristokrasidir.
  • Hobbes bu üç devlet biçiminden başka bir devlet biçimi olmayacağını kabul eder ve bu devlet biçimlerinden hoşlanmayanların bunları farklı adlandıracaklarını söyler. Monarşiden hoşlanmayanlar onu zorbalık olarak, aristokrasiyi beğenmeyenler ise, ona oligarşi diyeceklerdir. Demokrasiden hoşlanmayanlar da onu anarşi olarak adlandıracaklardır.
  • Hobbes, monarşinin diğer devlet biçimlerinden üstün olduğu görüşünü savunur.
  • Hobbes, monarşiyi bir sözleşmeyle halktan kaynaklandırarak “kralların tanrısal hakkı” kuramını yok eder.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir