Temsilci, temsil yetkisini kullanırken iki şekilde davranabilir. Hukuki işlem yaparken muhataba başkası nam ve hesabına işlem yaptığını söyleyebilir veya söylemeyebilir. Bu durumlar kapsamında temsil;
- Doğrudan temsil ve
- Dolaylı temsil olarak ikiye ayrılır.
Üçüncü kişi yani muhatap, temsilcinin hukuki ilişkide bulunduğu kişidir. Temsilci, muhataba durumu açıkladığı zaman doğrudan temsil olur. Normal olan temsil türü de budur. Bu durumda belge düzenlenme durumunda da belgenin altına temsilci, kendi adına imza atar. Temsilci, hukuki işlemi temsil olunan için yaptığını belirtmeksizin üçüncü kişi ile hukuki işlemi kendi adına yaptıktan sonra bu işlemden doğan hak ve borçları da temsil olunan devrederse dolaylı temsil söz konusu olur.
Gerçek anlamı ile temsil, doğrudan doğruya temsildir. Doktrinde dolaylı temsilin ancak gerçek olmayan anlamda bir temsil sayılabileceği ifade edilir. Hukuki işlemden doğan hak ve borçların doğrudan doğruya temsil olunana ait olması durumudur. Sadece temsil kelimesinin kullanıldığı hallerde kast edilen bu anlamda temsildir.
Dolaylı temsilci hukuki işlemi kendi adına yapar ancak işlemi aslen başkası hesabına yapmaktadır. Dolaylı temsilde işlemin hukuki sonuçları temsilci üzerinde gerçekleşir. Buna karşılık temsilci, hukuki işlemden doğan hak ve borçları temsil olunana devredeceği için işlemin ekonomik sonuçları temsil olunan üzerinde gerçekleşir. TBK m. 40/2 hükmüne göre; ‘Temsilci, hukuki işlemi yaparken bu sıfatını bildirmezse, hukuki işlemin sonuçları kendisine ait olur. Ancak, karşı taraf bir temsil ilişkisinin varlığını durumdan çıkarıyor veya çıkarması gerekiyor ya da hukuki işlemi temsilci veya temsil olunandan biri ile yapması farksız ise, hukuki işlemin sonuçları doğrudan doğruya temsil olunana ait olur.’ Buna mahalledeki marketten veresiye alışveriş yapan çocuk örnek verilebilir. Bu durumda marketçi hukuki işlemin aslında çocuk ile değil velisi ile kurulduğunu bilir veya bilmesi gerekir. Dolaylı bir temsil vardır ancak hak ve borçlar doğrudan temsil edilen veli adına doğar. Bunlar ödenmediği zaman market sahibi, çocuğu değil velisini muhatap alır. Bunun yanında doğrudan temsilde de hukuki ilişkiden doğan hak ve borçlar temsil olunan üzerinde gerçekleşmektedir.
Dolaylı temsilde temsil olunan ile üçüncü kişi arasında hiçbir hukuki sonuç doğmaz.
Ancak dolaylı temsilciden hak ve borçlar temsil olunana geçince temsil olunan ve üçüncü kişi arasında hukuki ilişki kurulmuş olur. Dolaylı temsilde en büyük sorun ise ispat konusundadır. Bundan dolayı temsil yetkisinin kullanılma şartı, sonuçları vs. gibi durumlar kayda geçirilirse daha sağlıklı olacaktır.
Temsilci olabilmek için fiil ehliyetine gerek yoktur. Temsil edecek olanın temyiz
kudretine sahip olması yeterlidir. Çünkü temsil ettiği kişinin iradesini değil kendi iradesini açıklamaktadır. Bunun aksine temsil edilenin de fiil ehliyeti olmalıdır. Aksi halde temsil yetkisi verme yetisi olmaz. Yetki verdikten sonra hukuki işlem ehliyetini yani fiil ehliyetini kaybederse vermiş olduğu temsil yetkisi de ortadan kalkar.
Kural olarak tüm hukuki işlemler temsil ile yapılabilir ama bunun istisnası da vardır. Vakıf kurma iradesinin bağlayıcı şekilde açıklanmasında, vasiyetname düzenleme gibi bazı hukuki işlemlerde temsilci olamaz.
Temsil kural olarak yetkili temsil şeklinde gerçekleşir ancak bazı durumlarda temsil yetkisi bulunmadan da temsil edilme durumu olabilir. Bu açıdan temsil;
- Yetkili temsil ve
- Yetkisiz temsil olarak ikiye ayrılır.
Temsil yetkisi verme hiçbir kurala tabi değildir. Sözlü olarak da verilebilir. Yani
temsil yetkisi veren beyan şekle tabi değildir hatta büyük bir çoğunluk, temsilcinin temsil olunan adına yapacağı hukuki işlem bir şekle tabi olsa bile bu durumda da temsil yetkisi veren beyanın herhangi bir şekle tabi olmadığını kabul etmektedir ancak aksi yönde görüşler de vardır. Yetki belgelerinin şekle tabi olarak beyan edilmesi, temsil yetkisinin kapsamını gösterme açısından da kolaylık getirir. Bazı belgelerde yetkiler tek tek sayılırken bazıların da tüm hukuki işlemleri yapabileceğini gösteren genel bir temsil yetkisi verilir. Tek tek sayıldığı durumların sebebi, bazı işlemlerin genel temsil ile yapılamayıp özel temsil yetkisi gerektirmesidir. Yetki belgesinin önemini gösterdiği durumların başında taraf olacak muhataba gösterme ve ispat durumu gelir.
Temsil yetkisi miktar veya kişi ile sınırlandırılarak verilebilir. Temsil yetkisinin sınırlarının aşılmasında temsil yetkisi aslen vardır ama sınırları aşıldığı için yetkisiz temsil kuralları devreye girer. Bu durumda temsil yetkisinin sınırları aşılmış olabilir, bunun yanında temsil yetkisi hiç verilmemiş olabilir veya yetkinin ortadan kalkmış olması söz konusu olabilir. Bu gibi durumlarda temsil eden kişi yetkili değildir ve yapılan hukuki işlem askıdadır. Askıda olduğu için de temsil edilen açısından bağlayıcı olmaz. Askıda olma durumunda işlem yapan üçüncü şahıs için geçerlidir. Üçüncü şahıs, yetki olmadan temsil edilene ulaşıp böyle bir işlemin yapıldığını anlatıp onay verip vermediğini sorabilir ve makul bir sürede cevap vermesini isteyebilir. Yetki olmadan temsil edilen eğer onay verirse geriye etkili olarak yapılan işlem baştan itibaren geçerli olur ve temsil edilen ve üçüncü şahıs arasında kurulur ancak onay vermezse yapılan işlem baştan itibaren geçersiz hale gelir ve her iki taraf açısından da bağlayıcı olmaz. Onay verilmeyip geçersiz olduğu durumda üçüncü kişi iyiniyetli ise baskın görüşe göre üçüncü kişinin zararını tazmin yükümlüsü temsilcidir.
Temsil yetkisinin sınırlarının aşıldığı durumlarda üçüncü şahsın iyiniyetli olup olmadığı durumu değiştirir. Eğer iyiniyetli değilse yani temsil edenin yetkisiz olduğunu biliyorsa yapılan hukuki işlem baştan itibaren kesin olarak geçersizdir. Eğer iyiniyetli ise işlem eksiktir ve eksiklik giderilinceye kadar askıdadır. Bu süreç içinde yine üçüncü kişiyi bağlar ve temsil edilen onay verirse baştan itibaren geçerlidir; temsil edilen onay vermezse baştan itibaren geçersiz hale gelir. İyiniyetli üçüncü kişinin burada da temsil edilene belirli bir süre içinde cevap verme talebinde bulunma hakkı vardır. Onayın verilmediği durumlarda yetkisiz temsilciden, menfi zararların talebini isteme hakkı da üçüncü kişiye verilmiştir. Burada menfi zarardan kasıt, yapılmaması gereken masrafların yapılmasının bedelidir.
Yetkisiz temsilcinin kusursuz olduğu durumlar da temsilci de tazminat yükümlülüğünde olmaz. Bunun yanında taraflar geçersiz olan bir işleme dayanarak birbirlerine bir şeyler vermişlerse iade etmelidirler. Aksi halde sebepsiz zenginleşme hükümleri burada uygulanacaktır. Ayrıca üçüncü kişinin yine iyiniyetli olup olmaması temerrüde düşme durumunun belirleyicisidir. Üçüncü kişi iyiniyetli değil ise işlemin gerçekleştiği andan itibaren temerrüt faizine tabidir ancak iyiniyetli ise bu faiz için ayrıca temerrüde düşürülmesi gerekmektedir. Borçlunun temerrüdü de TBK m. 117-126 hükümlerinde düzenlenmiştir.