Temel Hak ve Hürriyetlerin Niteliği
- Madde 12/1 “Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir”.
- Maddenin 2. fıkrasında, “Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder.” denilmektedir.
Hakların kaynağı açısından tabi hak anlayışı benimsenmiştir. Sorumluluk ve yükümlülüklerin anlaşılması, özgürlüğün sınırsız olmadığı anlamına gelir.
(Tabi Hak: insanların anayasal düzlemde devlet tarafından sunulan pozitif haklar dışında, sırf insan olduğu için doğuştan sahip olduğu haklardır. Yaşam hakkı gibi)
Kanunilik İlkesi
Kanunilik ilkesi özgürlüğü kısıtlamak için kullanılan standartlardan biridir. 1982 Anayasası’nın 13. Maddesi temel hak ve özgürlüklerin “ancak kanunla” kısıtlanabileceğini öngörüyor. Yasallık ilkesi, “hukukun üstünlüğü” ve “kanunsuz suç ve ceza olmaz” ilkesinin ayrılmaz bir parçasıdır. Temel haklarda her kısıtlama bir düzenlemedir; ancak, tüm düzenlemeler kısıtlama değildir. Her kısıtlama bir düzenlemedir; ancak, tüm düzenlemeler kısıtlama gerektirmez. 1982 Anayasası’nın 13. maddenin ilk şeklinde, sınırlamaların “kanunla” yapılabileceği ifade edilirken, 2001 değişiklikleri sonrası, 1961 Anayasası’nın 11. maddesinde olduğu gibi, temel hak ve hürriyetlere ilişkin sınırlamaların “ancak kanunla” yapılacağı emredici bir şekilde düzenlenmiştir. Hukukun temel hakları kısıtlayan kanunların temel özelliği; öngörülebilir, açık ve erişilebilir olmasıdır.
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, yasal sınırlama ilkesine bir istisnadır.
- Olağan CBK’lar ile sosyal ve ekonomi haklar düzenlenebilir
- OHAL CBK’ları ile tüm haklar sınırlanabilir
Sebebe Bağlılık İlkesi
Anayasa’nın 13. maddesine göre, “… temel hak ve özgürlükler … ancak Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen gerekçelerle sınırlandırılabilir …”.
- Temel haklara ilişkin sınırlama nedenleri:
- Açık sınırlama nedenleri
- Örtülü sınırlama nedenleri
- Sınırlama nedenlerinin belirlenmesi açısından;
- Genel sınırlama sistemi
- Kademeli sınırlama sistemi
- AYM: Sınırlama nedeni Anayasa’da gösterilmeyen bir hak mutlak hak demek değildir.
- AYM: Sınırlama nedeni denetlenirken, yerindelik denetimi yapılamaz.
ÖZ İLKESİ
Anayasa’nın 13. maddesinde, “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın …sınırlanabilir” denilmektedir. AYM: “Bir hakkın veya özgürlüğün kullanılmasını açıkça yasaklayan veya gizlice kullanılamaz hale getiren veya amacına ulaşmasını ciddi şekilde imkânsız kılan hükümler ve etkisini ortadan kaldıran hükümler bu hak ve özgürlüğün özüne dokunur. Temel hakların kısıtlanması açısından mutlak bir hak yoktur. Her hakkın kesinlikle dokunulmaz alanları vardır.
Ölçülülük İlkesi
Ölçülülük ilkesi genel bir hukuk ilkesidir. Ölçülülük denetimi, hedefe ulaşmak için seçilen araçların istenen hedefe dayalı olarak kontrol edilmesidir. Sınırlama için seçilen önlemlerin istenen amaca ulaşmak için uygun, gerekli ve orantılı olup olmadığı değerlendirilmelidir.
Ölçülülük denetiminde amaç-araç ilişkisi üç alt ilkeden oluşur:
- Elverişlilik: kısıtlamak için kullanılan araçların amaca ulaşabileceği anlamına gelir.
- Gereklilik: Mevcut kısıtlayıcı önlemler arasında en az kısıtlayıcı seçeneği seçmektir.
- Orantılılık: Bu, sınırlama önlemleri ile amaçlanan amaç arasında bir dengesizlik olmaması anlamına gelir.
Demokratik Toplum Düzeninin Gerekleri İlkesi
1982 Anayasası’nın 13. Maddesi, temel hak ve özgürlüklere getirilen kısıtlamaların “demokratik bir sosyal düzenin gereklerini ihlal edemeyeceğini” belirtmektedir.
- Müdahalenin Gerekliliği
- Zorlayıcı Toplumsal İhtiyaç
- Orantılılık
AİHM: Kısıtlama yaratmanın gerekliliğini, bu gereksinim için hangi sosyal ihtiyaçların gerekli olduğunu, bu gerekliliğin makul, yeterli ve objektif nedenlerinin olup olmadığını ve orantılı olarak işlenip işlenmediğini tüm yönleriyle inceler.
Anayasanın Sözüne ve Ruhuna Uygunluk İlkesi
1982 Anayasası’nın 13. maddesinde, temel hak ve hürriyetlere ilişkin sınırlamaların “Anayasa’nın sözü ve ruhuna”, aykırı olamayacağı ifade edilmektedir.
Buradaki kelimeler “Anayasa”nın tüm maddelerini kapsasa da ruh, sistematik yorumlama yoluyla tüm “Anayasa”nın temel anlamıdır. Yorum kuralları açısından, kelimelere uyum, “lafzi yorum” ile eşdeğerdir ve ruha uygunluk, anayasanın bütünlüğüne uygun olarak sistematik yorum anlamına gelir.
Laik Cumhuriyetin Gerekleri İlkesi
2001 Anayasa Değişikliğinin getirilmesiyle 13. Maddedeki “laik cumhuriyet” gerekleri, sınırlamanın sınırında kullanılan bir ilke haline getirilmiştir. Bu değişiklik yapılırken, Anayasa Komitesi “demokratik ve laik bir toplum” önermiştir ancak bu değişiklik “demokratik toplum ve laik cumhuriyet” şeklinde gerçekleşti. Anayasa Mahkemesi şimdiye kadar “laik bir cumhuriyetin gereklerine” uygun bir inceleme yapmamıştır.