Temel Hak ve Hürriyetlerin Kötüye Kullanılması Yasağı

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra anayasa, gücün kötüye kullanımını özellikle yasaklamaktadır. Gücü kötüye kullanma yasağı, yasanın “dürüst davranma” ilkesinin ayrılmaz bir parçasıdır. Devlet ve diğer kamu kurumları için insan hakları açısından yalnızca “gücün kötüye kullanılması” denilebilir. Anayasalarımızda kötüye kullanma yasağı ilk kez, 1961 Anayasası’na 1971 yılında yapılan değişiklikle girmiştir.

Temel Hak ve Hürriyetlerin Kötüye Kullanılması Yasağının Unsurları

  • Temel bir hakka dayanmalıdır.

Hakları kötüye kullanmama ödevdir. Ancak başka bir maddi hakka dayanılarak da uygulanabilir. Haklara dayalı olmayan eylemler “haksız fiil” haline gelir Bazı haklar doğası gereği kötüye kullanılamaz.

  • Hak amacı dışında kullanılmalı

Kanunla korunan hakların meşru amaç dışında kullanılması, “dürüstlük ilkesi”nin ihlali anlamına gelir. Yasadışı bir hedef, meşru bir hedef gibi görünerek gizlenmektedir. Olayın tamlığına ve belirli gerçeklere dayanarak, gizli amaç kanıtlanmalıdır.

  • Kötüye kullanma faaliyetle olmalı

Kötüye kullanma “Soyut düşünce” yerine ” faaliyet ve eylem” ile mümkündür. Bu amaç için belirlenen faaliyetler ve eylemler arasında “açık ve yakın” bir nedensel bağlantı olmalıdır. 1982 Anayasası’nın 14. maddesinde yapılan değişiklikle, temel hakların kötüye kullanıldığını belirtmek için “amaç” yerine “kullanma” koşulu getirildi.

Hakkın Kötüye Kullanılmasının Sonuçları

Medeni Kanun’da “Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz (m.2/2)

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 83. Maddesinin “Başvuru Hakkının kötüye kullanılması ” başlığında, bu hakkı ihlal eden kişinin başvurusunun reddedileceği öngörülmüştür. 1982 Anayasası’nın 14. maddesinin son fıkrasında “bu düzenlemelere aykırı hareket edenlere yaptırımların kanunla düzenlendiği” belirtilmektedir.

Olağanüstü Yönetimde Temel Hak ve Hürriyetlerin Sınırlanmasının Koşulları

  • Olağanüstü Hal Yönetiminin Resmen İlanı
    • Uluslararası Hukuktan Doğan Yükümlülüklerin İhlâl Edilmemesi
    • Sınırlamaların Durumun Gerektirdiği Ölçüde Olması
    • Mutlak Olarak Korunması Gereken Haklar

Hürriyetlerin askıya alınması: Askıya alma, bir olağanüstü durumda genel yükümlülüklerin yerine getirilmemesi şeklinde olabilir veya olağanüstü halin gereklerini karşılayan yeni tedbirler şeklinde olabilir.

Olağanüstü Hal Yönetiminin Resmen İlanı

Olağanüstü hâl resmen ilan edilmeden olağanüstü hâl için bir kısıtlama sistemi uygulanamaz. Bildirim yükümlülüğü vardır. Bildirimlerde, “alınan tedbirler, tedbirlerin gerekçeleri ve tedbirlerin sona ereceği tarih” yer almalıdır.

Uluslararası Hukuktan Doğan Yükümlülüklerin İhlâl Edilmemesi

Uluslararası hukuktan doğan yükümlülükler, ülkelerin katıldığı “uluslararası hukukun genel ilkelerini” ve “sözleşmeden doğan yükümlülükleri” içerir. Türkiye’nin özel koşullar altındaki yükümlülüklerinin ana hatlarını çizen en önemli sözleşme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesidir. Türkiye, Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin imzacısıdır ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 4.Maddesi ülkeye benzer koşullar vermektedir.

Sınırlamaların Durumun Gerektirdiği Ölçüde Olması

Genel bir hukuk ilkesi olarak, ölçülülük ilkesi hem olağan hem de acil durumlarda geçerlidir. “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi” sisteminde, “demokratik sosyal düzenin gereklilikleri” kavramı, olağan kısıtlamaların bir garantisi olarak, acil durumlarda ise “durumun katı gereksinimleri dahilinde” ifadesi kullanılmaktadır. Olağanüstü hal ile ilgili tedbirleri değerlendirirken, ölçülülük ilkesi kapsamında her zamankinden daha kesin ve yoğun gerekliliklerin aranması gerekmektedir.

Mutlak Olarak Korunması Gereken Haklar

Anayasa’nın 15. maddesinin ikinci fıkrasına göre mutlak haklar:

  • Savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında kişinin yaşama hakkına, maddi ve Manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamaz;
    • Kimse vicdan, din, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz;
    • Suç ve cezalar geçmişe yürütülemez;
    • Suçluluğu mahkeme kararıyla saptanana kadar kimse suçlu sayılamaz

Sözleşme’nin 15. maddesinin 2. fıkrasına göre,

  • Meşru savaş fiilleri sonucunda meydana gelen ölüm hali dışında 2. maddeye,
    • 3. ve 4. maddeler (fıkra 1) ile 7. maddeye aykırı tedbirler alınamaz.

Temel Hakların Sınırlanmasında Yabancıların Durumu

İnsan hakları hukukunda vatandaşlar ve yabancılar arasındaki fark hakların konusudur. Bu ayrım genellikle tüm haklardan çok siyasi haklardan kaynaklanmaktadır

Anayasa’nın 16. maddesine göre, “Temel hak ve hürriyetler, yabancılar için, milletlerarası hukuka uygun olarak kanunla sınırlanabilir”.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir