I. Tanımanın Kesin Hükümsüzlüğü:
Tanımanın geçerlilik şartlarının eksikliği bu duruma sebep olur.
- Kanunda belirtilen şekilde yapılmaması,
- Tanıyanın ayırt etme gücüne sahip olmaması,
- Yasal temsilcisinin rızasının bulunmaması,
- Çocuğun başka bir erkekle soybağının bulunması,
durumları bu sonucu doğurur.
Tanıma vasiyetname ile gerçekleştiyse ve tanıma hakkında kesin hükümsüzlük durumu varsa vasiyetnamenin iptali davası söz konusu olur.
II. Tanımanın İrade Sakatlığı Sebebiyle İptali
Medeni Kanun irade sakatlığına dayanarak tanımanın iptali davasına izin vermiştir.
MK. m. 297:
“Tanıyan, yanılma, aldatma veya korkutma sebebiyle tanımanın iptalini dava
edebilir.
İptal davası anaya ve çocuğa karşı açılır.” diyerek tanımanın iptali davasının önemli birkaç noktasını belirtmiştir. Bu maddede dikkat edilmesi gereken en önemli kısımlardan biri de 2. fıkradır. Bu fıkrada ana ve çocuğun zorunlu dava arkadaşı olacağı belirtilir.
Not: İrade sakatlığı yanılma, aldatma(yanlış bilgi verilmesi) veya korkutma (tehdit) kategorilerinde değerlendirilir.
Tanıyanın bu davayı açma hakkı, iptal sebebinin öğrenilmesi veya korkutmanın
ortadan kalkmasından itibaren 1 yıl ve her halükarda 5 yıldır. (MK. m. 300)
Bu davanın başarılı olması, tanıyanın çocuğun babası olması konusunda yanıldığının ya da bu konuda tehdit altında olduğunun ispatı ile mümkün olur.
III. Tanımanın İlgili Kişilerce Açılan İptal Davası ile Geçersiz Hale Gelmesi
TMK. m. 298: “ Ana, çocuk ve çocuğun ölümü hâlinde altsoyu, Cumhuriyet savcısı, Hazine ve diğer ilgililer tanımanın iptalini dava edebilirler.
Dava tanıyana, tanıyan ölmüşse mirasçılarına karşı açılır.”
A. İptal Davası Açma Hakkı Olan Kişiler
Ana ve çocuk, hukuki statüleri etkileneceğinden dolayı dava hakları vardır ve dava hakları birbirinden bağımsızdır. Tanımanın iptali hakkı Kişiye sıkı suretle bağlı bir hak olduğu için, ana ya da çocuk sınırlı ehliyetsiz olsa bile bu davayı yasal temsilcilerinin rızası olmadan açabilirler ve ana ya da çocuk tam ehliyetsiz ise bile davanın yasal temsilci
tarafından açılabileceği kabul edilir.
Çocuk ölmüşse altsoyunun da dava açabileceği kabul edilir. Eğer çocuk hayattayken tanınırsa, alt soyunun bu davayı açabilmesi için çocuğun iptal davası açma süresi( Erginlikten itibaren 1 yıl veya tanımayı ve tanıyanın çocuğun babası olamayacağını öğrendiği tarihten başlayarak 1 yıl ve her hâlde tanımanın üzerinden 5 yıl) geçmeden öldüğü ve dava etme hakkını kullanacağının ispatlanması gerekir. Eğer çocuk ölmeden önce dava açmayacağını
belirtmişse (açık veya örtülü olması fark etmez) altsoyu dava açamaz.
Çocuğun altsoyu için hak düşürücü süre, (tanımayı ve tanıyanın çocuğun babası olamayacağını öğrendiği tarihten başlayarak 1 yıl ve her hâlde tanımanın üzerinden 5 yıl) çocuğun ölümünden itibaren işlemeye başlar.
Cumhuriyet savcısının ve Hazinenin de dava açma hakkı bulunur.
Bunların dışında davada menfaati olan kişiler diğer “ilgililer” olarak değerlendirilir.
Buna tanıma beyanında bulunmamış gerçek baba da dahildir.
B. İspat Yükü
TMK. m. 299: Davacı, tanıyanın baba olmadığını ispatla yükümlüdür.
Ana veya çocuk tarafından tanıyanın baba olmadığı iddiasıyla açılan iptal davasında ispat yükü, tanıyanın, gebe kalma döneminde ana ile cinsel ilişkide bulunduğuna ilişkin inandırıcı kanıtları göstermesinden sonra doğar.
Kanun hükmü bu konuda gayet açıktır:
- Ana ya da çocuk açtıysa: Önce tanıyanın gebe kalma döneminde ana ile cinsel ilişkide bulunduğuna ilişkin inandırıcı kanıtları göstermesi gerekir. Bu kanıtların kesin olması gerekmez, inandırıcı olması yeterlidir. Bunun yerine doğrudan baba olduğunun da ispatlanması mümkündür. Sonrasında ispat yükü davacıya (anaya/çocuğa) geçer ve
tanıyanın baba olmadığını ispatlamaları gerekir.
- Başkası açtıysa: Davacı tarafın, tanıyanını baba olmadığını ispatlaması gerekir.Bu hususta 3. bir kişinin baba olması olasılığının tanıyanın baba olma olasılığına göre
daha fazla olduğunun ispatlanması yeterli sayılmaz.
Medeni Hukuk Notları -17