AYM

SUÇTA VE CEZADA KANUNİLİK İLKESİ

Suçta ve cezada kanunilik ilkesi, bireyin kişi hak ve özgürlüklerini korumak üzerine kuruludur. Devletin yaptırım gücünü keyfi ve aşırı kullanmasını önler. Bu ilke gereği suçlar ve bu suçlara karşılık verilecek olan cezalar kanunlarda belirtilmelidir.

İlke suçta kanunilik veya kanunsuz suç olmaz (nullum crimen sine lege) ve cezada kanunilik veya kanunsuz ceza olmaz (nulla poena sine lege) şeklinde iki kola ayrılmaktadır.

Suçta kanunilik ilkesi gereği, suç teşkil eden fiiller kanunda açıkça sayılmalıdır. Kanunda açıkça suç olduğu belirtilmeyen herhangi bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz.

Cezada kanunilik ilkesi gereği, kişiye kanunda suç sayılan bir fiilinden dolayı uygulanacak cezai yaptırımın miktarı ve türü dayanaksız olmamalı, kanunda belirtilen türde ve miktarda olmalıdır.

Suçta ve cezada kanunilik ilkesinin beş ayrı sonucu vardır. Bunlar;

  • Belirlilik ilkesi
  • Kıyas yasağı ve yorum
  • İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulması yasağı
  • Geçmişe yürüme yasağı
  • Örf ve adete dayalı suç yaratma ve cezayı ağırlaştırma yasağı

Suçta ve cezada kanunilik ilkesi Türk Ceza Kanunu’nda madde 2’de “(1) Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz. (2) İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz. (3) Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz.” şeklinde açıklanmıştır.

Türk Ceza Kanunu madde 7’ye bakacak olursak: (1) İşlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. İşlendikten sonra yürürlüğe giren kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı da kimse cezalandırılamaz ve hakkında güvenlik tedbiri uygulanamaz. Böyle bir ceza veya güvenlik tedbiri hükmolunmuşsa infazı ve kanuni neticeleri kendiliğinden kalkar. (2) Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur. (3)Hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverilme ve tekerrürle ilgili olanlar hariç; infaz rejimine ilişkin hükümler, derhal uygulanır. (4) Geçici veya süreli kanunların, yürürlükte bulundukları süre içinde işlenmiş olan suçlar hakkında uygulanmasına devam edilir.

Türk ceza kanununun 2. ve 7. maddelerine baktığımızda kanunilik ilkesinin sonuçlarını görmekteyiz. Örf ve adete  göre suç yaratma ve cezalandırma yasağı kanunda sayılmayan bir sonucudur.

BELİRLİLİK İLKESİ

Suç teşkil eden fiiller ve bunlar için öngörülen yaptırımların neler olduğu açıkça ve herkesin anlayabileceği bir biçimde belirlenmelidir. Bu belirleme kanun koyucunun yükümlülüğündedir.

Kanun koyucunun yükümlülüğü, hangi fiillerin suç olduğunu belirlemekle bitmez. Ayrıca suç olarak öngördüğü fiilleri açıkça tanımlamalıdır. Çünkü TCK madde 2/1 gereği kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz.

Suç teşkil eden fiillerin ve bu eylemleri sonucu karşılacakları yaptrırımların açıkça belirlenmesi vatandaşlara güvence oluşturmaktadır. İnsanlar hangi eylemlerinin suç olacağını bildiği için geriye kalan eylemlerde özgürce hareket etme imkanı bulurlar.

KIYAS YASAĞI VE YORUM

Kıyas, kanunda belirtilen düşünceden yola çıkarak ona benzer farklı bir kural ortaya koyma söz konusudur. Suç teşkil eden fiillerin kanunda açıkça tanımlanmasının zorunluluğu, ceza hukukunda kıyasa başvurulamayacağını göstermektir.

Kıyas yasağı hukuk devleti olmanın ve demokrasi ilkesinin bir gereğidir. Kıyas yasağı ile kişiler hakimin iradesine karşı korunarak hukuki güvenlik sağlanmaktadır. Ayrıca suç ve cezaların sayılacağı kanunları koyma yetkisi sadece halkın demokratik yollarla seçtiği meclise aittir. Bu yasak aslında hakime karşı bir yasaktır. Hakimin kendisini kanun koyucu gibi görüp hareket etmesine engel olmaya çalışılmaktadır.

Kıyas ile yorum karıştırılmamalıdır. Yorum kanun koyucunun gerçek iradesini, normun amacını anlamak için yazılı kanun üzerinde düşünme faaliyetidir. Yorumda amaç kanunun anlamını ortaya çıkartmak iken kıyasta kanunda yer alan boşlukları doldurmaktır.

İDARENİN DÜZENLEYİCİ İŞLEMLERİYLE SUÇ VE CEZA KONULMASI YASAĞI

Suç ve ceza koyma konusunda yetkili organ yasama organıdır. İdarenin suç ve ceza koymaya çalışması kuvvetler ayrılığı ilkesi gereğince kabul edilebilir değildir.

Anayasa’nın 104/17. maddesinde “Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz.” denilmektedir. Anayasa’nın 38. maddesinde de suç, ceza ve güvenlik tedbirleriyle ilgili düzenlemelerin sadece kanunla yapılabileceği söylenmiştir. Bu nedenle Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle suç ve ceza konulması mümkün değildir. Ancak uygulamalarda istisnalar söz konusudur.

GEÇMİŞE YÜRÜME YASAĞI

Geçmişe yürüme yasağı, bir fiil gerçekleştirildiğinde kanunda suç olarak sayılmıyor ve cezalandırılmıyorsa sonradan çıkan yeni bir kanunla o fiil suç sayılsa ve ceza belirlense de kişi o fiilinden dolayı geçmişe dönük olarak sorumlu tutulmayacaktır. Ayrıca işlendiği zaman cezalandırılabilir bir fiil için sonradan da ağır bir ceza öngörülmesi durumunda yine kanun geçmişe yürürlü olarak uygulanmayacaktır.

Ceza kanunlarında geçmişe yürüme yasağı konusunda bir istisna söz konusudur. O da failin lehine olan kanun geçmişe yürür. Kanunun amacı faili korumak olduğu için onun zararına durumlarda yasak söz konusuyken lehine olan bu durumlarda yasak ortadan kalkar. TCK madde 7/2’de “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.” denilmektedir.

Yürürlükteki kanuna göre suç sayılan bir fiilde bulunan kişi eyleminden dolayı cezalandırıldıktan sonra yeni kanun yürürlüğe girerek işlenen fiil suç olmaktan çıkartılırsa yeni kanun esas alınır ve faile yönelik olan ceza ve güvenlik yaptırımının önüne geçilir. Ayrıca yeni yürürlüğe giren kanunda suça ilişkin konularda failin lehine iyileştirmeler söz konusu ise yine yeni kanun uygulanır.

Lehe olan kanun belirlenirken iki kanun da somut olay üzerinde göz önüne alınarak karşılaştırılarak karar verilir. Ancak her iki kanununda iyi yönlerini alarak karma bir uygulama söz konusu olamaz. Çünkü böyle bir durumda kanun koyucu gibi davranılır. Bu da hukuk düzenine aykırıdır.

Bir kimse suç işlediğinde yeni kanun yürürlükte ise eski kanun failin lehine bile olsa uygulanması mümkün değildir. Lehe kanun uygulaması ancak eski kanun yürürlükte iken işlenen suçlar için uygulanabilir.

ÖRF VE ADETE DAYALI SUÇ YARATMA VE CEZAYI AĞIRLAŞTIRMA YASAĞI

Ceza hukukunda örf ve adet doğrudan bir kaynak niteliğinde değildir. Bu nedenle sadece örf ve adete bakarak bir eylem suç olarak belirlenemez, ceza öngörülemez, kanunda suç olarak belirtilen bir eylem suç olmaktan çıkarılamaz, kanunda öngörülen ceza artırılamaz ve hafifletilemez. Örf ve adetten belirlenen normun yorumunda yararlanılır.

İÜHF CEZA GENEL HÜKÜMLER

TCK MEVZUAT

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir