Suçta ve cezada kanunilik ilkesi, bireyi devletin aşırı ve keyfi yaptırımlarından korumak amacıyla suçların ve bu suçlara verilecek cezaların kanunlarda belirtilmesi gerektiğini ifade eder. Kanunilik ilkesi bireyin hak ve özgürlüklerini koruma güvencesi oluşturur.
İlke adından da anlaşılabileceği gibi iki kola ayrılmaktadır.
- Kanunsuz suç olmaz (suçta kanunilik): nullum crimen sine lege
- Kanunsuz ceza olmaz (cezada kanunilik): nulla poena sine lege
Bu ilkenin varlığıyla kişiler özgürlüklerinin sınırlarını önceden bilme ve hareketlerini buna göre düzenleme olanağına sahip olmaktadırlar. Bu durum kanunilik ilkesinin güvence fonksiyonunu oluşturmaktadır.
Türk Ceza Kanunu madde 2’ye bakacak olursak: (1) Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz. (2) İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz. (3) Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz.
İlkenin güvence fonksiyonun yerine getirilebilmesi kanun koyucunun suç saydığı fiilleri bütün unsurlarıyla tanımlamalı ve cezasını da aynı şekilde belirlemesi kanalıyla gerçekleşir.
Bu ilkenin doğal sonuçları:
- Belirlilik ilkesi
- Kıyas yasağı
- Geçmişe yürüme yasağı
- İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulması yasağı
- Örf ve adete dayalı suç yaratma ve ceza ağırlaştırma yasağı
BELİRLİLİK İLKESİ
Bu ilke gereğince suç teşkil eden fiillerin ve bu fiillerin yaptırımlarının ne olduğu açıkça ve herkesin anlayabileceği şekilde belirlenmelidir. Kanun koyucu bu belirlemeyi kanunlar aracılığıyla yapmalıdır. Genel düzenleyici işlemlerle suç konulması Anayasaya aykırıdır.
Toplumun tamamının ahlaki değerlerine aykırı olsa dahi bir fiil kanunda açıkça suç olarak sayılmıyorsa o fiili suç saymak veya bu fiili cezalandırmak mümkün değildir.
Bu ilke bireylere hangi davranışın suç olduğunu bildiği takdirde geri kalan eylemleri gerçekleştirmekte özgür olmalarını sağlamak bakımından önemlidir. Ancak buna rağmen o kanunu bilmemek mazeret sayılmaz. İlke devletin keyfi uygulamalarını önlemeye yöneliktir.
KIYAS YASAĞI
Kıyas, kanun tarafından düzenlenmemiş bir olayda başka bir olayın hukuk kuralının uygulanması anlamına gelmektedir. Kıyas yoluyla kanuni bir kurala dayanılarak kanunun öngöremediği başka bir olayda kural konmak istenmektedir. Belirlilik ilkesinin doğal bir sonucu olarak kanunda açıkça ifade edilen fiiller haricindeki fiiller suç olarak sayılmadığı ve cezai yaptırıma tabii olmadığı için kıyas yoluyla bir fiilin suç olarak adlandırılması yasaklanmıştır.
Bu yasak esas olarak hâkime yönelik bir yasaktır. Yasakla birlikte hâkimin kanun koyucu gibi hareket etmesi önlenmeye çalışılmıştır.
Kıyas ve yorum birbirine karıştırılmamalıdır. Yorum ile kanun koyucunun esas fikri ortaya çıkarılmaya çalışılırken kıyas ile bu fikir genişletilerek başka bir kural oluşturma çabası ortaya çıkar.
TCK madde 2/3 “kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz” hükmüyle kıyas açıkça yasaklanmıştır.
GEÇMİŞE YÜRÜME YASAĞI
Geçmişe yürüme yasağına göre bir fiil uygulandığında suç olarak sayılmıyor ve cezalandırılmıyorsa ileriki bir tarihte bu fiilin suç olarak sayılması ve cezalandırılabilir olması sonucu kişinin o fiilden cezalandırılmamasını güvence altına alır. Aynı şekilde fiil eğer işlendiğinde suç sayılıyor ve daha hafif bir yaptırım ile cezalandırılıyorsa ileriki bir tarihte bu cezanın ağırlaştırılması geçmişi etkilemez.
Hâkim değerlendirmede bulunurken o zamanın yürürlükte olan kanununa göre değerlendirmede bulunmak zorundadır.
Ceza kanunlarının geriye yürümemesi konusunda bir istisna bulunmaktadır: failin lehine olan kanun geçmişe yürür.
Bu yasak esas itibariyle faili korumak amacıyla konulduğu için yalnızca failin zararına oluşacak durumları kapsamakta olup failin yararına olabilecek uygulamalar bakımından yasak söz konusu olmaz. Bu istisnadan TCK madde 7/2’de bahsedilmektedir “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.”
Yürürlükte olan kanuna göre suç işleyen fail bu fiilinden cezalandırıldıktan sonra yeni kanun yürürlüğe girerek işlenen fiili suç olmaktan çıkartırsa yeni kanun esas alınarak faile yönelik ceza ve güvenlik yaptırımının uygulanmasının önüne geçilecektir. Aynı şekilde yeni yürürlüğe giren kanunla bu suça ilişkin failin lehine iyileştirmeler yapılmışsa yürürlüğe girdiği tarihten önce işlenen fiillere ilişkin de uygulanır.
Lehe olan kanun belirlenirken iki kanun da göz önüne alınarak hangi kanunun faile daha yararlı olacağı karşılaştırılarak belirlenir. Her somut olay için durum farklılık gösterebilir. Ancak karar verme aşamasında her iki kanunun da iyi yönleri alınarak karma bir kanun yaparak karar verilmesi yanlıştır. Çünkü bu durumda kanun koyucu gibi davranılarak yeni bir kanun oluşturuyormuş gibi hareket edilmiş olur. Bu da hukuk düzenine aykırıdır.
Bu konuda suçun işlendiği zaman da önem arz etmektedir. Şayet fiil işlendiğinde hareketle netice aynı anda gerçekleştiyse suçun ne zaman gerçekleştiğini tespit etmek kolaydır ancak hareket ve netice aynı anda gerçekleşmezse neye bakılması gerekir? Türk hukukunda hâkim olan görüş hareket icra edildiği anda suç da işlenmiş sayılır. Fail hareketi icra ettiği an hukuka aykırı gelmiştir. Bu nedenle hareketin icra edildiği anı değil de neticenin meydana geldiği anı suç olarak kabul eden hukuk kurallarının uygulanması mümkün olmamaktadır.
Lehe olan kanunun uygulanması konusunda yeni kanun yürürlükte iken işlenen suçların eski kanun ile cezalandırılması failin lehine olsa bile mümkün değildir. Lehe kanun uygulaması ancak eski kanun yürürlükte iken işlenen suçlar bakımından uygulanır.
İDARENİN DÜZENLEYİCİ İŞLEMLERİYLE SUÇ VE CEZA KONULMASI YASAĞI
Suç tarifi kanunla yasama organı tarafından yapılmadıkça suç olarak sayılamaz. Bu konuda kanun koyucu tekel yetkiye sahiptir. İdare düzenleyici işlemlerle suç ve ceza koymaya çalışırsa kuvvetler ayrılığı ilkesine ters hareket edilmiş olur. Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle olağanüstü hallerde dahi suç ve ceza konulması mümkün değildir. Ancak tüm bunlara rağmen uygulamada bazı istisnalara yer verilmektedir.
ÖRF VE ADETE DAYALI SUÇ YARATMA VE CEZA AĞIRLAŞTIRMA YASAĞI
Ceza hukukunda örf ve adetin doğrudan kaynak değeri yoktur. Dolayısıyla örf ve adetler aracılığıyla bir fiil suç haline getirilemez, suç olmaktan çıkarılamaz veya suçun cezasını ağırlaştıramaz ya da hafifletemez. Yalnızca ceza normunun yorumunda örf ve adete başvurulabilir.