———-&———- 

Mutlak monarşinin sıkı savunucuları arasındadır. Fakat Makyavelli’yi yoğun şekilde eleştirmekten kaçınmaz. Çünkü Makyavelli, siyasi birlik sağlanana kadar mutlak monarşiyi savunmaktadır. Birlik ve otorite sağlandıktan sonra ise mutlak monarşiden karma yönetime geçilmesi gerektiğini ve düzenin ancak halkı yönetime katarak korunacağını düşünür. Bodin ise “karma yönetim”i asla kabullenmez. 

Bodin’in mutlak monarşi savunucusu olmasını anlamak güç değil. Çünkü doğduğu ülke olan Fransa o dönem din savaşlarının merkezi haline gelmişti. Tıpkı Makyavelli nasıl İtalya’nın birliğini sağlamak için otoriter yönetimi savunduysa Bodin de aynı şekilde din kavgalarından dolayı zayıf düşen Fransa’yı güçlendirmek için mutlakiyetin tek çare olduğunu düşünüyordu. Bodin dindar bir katolikti. Fakat protestanlara hoşgörülü davranmasını da iyi biliyordu. Çünkü tüm dinlerin tanrısal kaynaklı olduğunu düşünüyor ve hepsine saygı göstermenin tanrıya karşı bir ödev olduğu görüşünü benimsiyordu. Kral da tüm dinlere saygı gösterebilmeli ki devlet ayakta durabilsin diyordu. Din ve vicdan özgürlüğü, Bodin’i iyi tanımlayacaktır. Fakat kendisi Makyavelli gibi dinsel hoşgörüyü güçlü bir devlet için araç görüyordu. 

Bodin, tanrı ve devleti ayrıştırmıyordu. Nitekim kralın, tanrının bir vekili olduğunu düşünüyordu. Düşünür, devleti yorumlarken Aristo’nun görüşlerinden oldukça etkilenmiştir. Devleti oluşturan unsurun aile olduğu görüşünü benimser. Kendisi; “devlet ailelerin hükümetidir” demektedir. Yöneticiyi ise aile reisi olan babaya benzetir. Görüşünü güçlendirmek için ise somut örnekler vermeye çalışır: Örneğin, ailede nasıl tek bir baba varsa, gökte nasıl tek bir güneş varsa devletinde başında da tek bir kişi bulunmalı ve egemenliğe tek başına sahip olmalıdır der. 

Bodin özel mülkiyet anlayışını savunmaktadır. Şöyle ki; eğer kral, ailenin mülküne karışmaya kalkışırsa devlet yok olur. Çünkü insanlar sevdiklerinin canından hatta kendi canından da öte mallarını korurlar. Görüldüğü gibi Bodin, mutlak iktidar verdiği kralı özel mülkiyet anlayışıyla sınırlamaya çalışmıştır. 

Düşünür, egemenin temel çerçevesini belirlerken keyfiliğe kaçmaması gerektiğini düşünür. Aynı zamanda egemen, genel ahlak kurallarına karşı saygılı olmalı ve mutlaka halkın iyiliğini düşünmelidir der. Bodin’in, Makyavelli’yi karma yönetim anlayışından dolayı oldukça eleştirdiğinden bahsetmiştik. Kendisi de halk meclislerinin gündeme geleceğini kabul eder ve fakat bunu kralın onayına bağlı hale getirir. Yani egemenlik halen tek başına kralın elinde 

olacaktır. Halk sadece danışman vasfı görecektir, elbette kral böyle bir kurumun kurulmasını onaylarsa. 

Bodin, egemenliğin kanunla sınırlanamayacağını düşünür. Çünkü zaten kanunun kaynağı egemendir. Bir şeyin kendini yaratan bir şeyi yok etmesinin mümkün olmadığını düşünür. Egemenlikten bahsederken bunun mutlak bir irade olduğunun altını çizer. Yani egemen, koyduğu kanunlar ile kesinlikle bağlı değildir. Bu egemenlik anlayışının özüne aykırı olacaktır. Yasa koyucu yalnızca tanrıya sorumludur ve ona hesap verecektir. Yani yasa koyucu, tabii hukuk ile bağlıdır anlayışını benimsemiştir düşünür. Eğer kral (yasa koyucu) tanrının kurallarına aykırı hareket ediyorsa o devletin yok olmaya muhtaç olduğunu ileri sürer. 

Bodin’in adalet anlayışı ise yine Aristo’dan etkilenmiştir. Fakat aristonun iki tane adalet anlayışı olan denkleştirici adalet (eşitliğe dönük) ve dağıtıcı adalet (hakkaniyet) anlayışını da eleştirmekten kaçınmaz. Denkleştirici adaletin niteliksiz sonuçlar doğuracağını düşünür. Dağıtıcı adaletin ise eşitlikten yoksun olduğunu. Kendi adalet anlayışı ise ahenkli orantıya dayanır. Uzlaştırıcı ve düzenleyicidir. Bu anlayış kabiliyetlere göre orantılı eşitliktir. 

Bodin demokrasiyi eleştirir çünkü demokrasi denkleştirici adalet anlayışını benimser. Yani bu düzende yetenekli olanlar -istisnalar hariç- kaybolup gidecektir. Aristokrasiyi de eleştirir kendisi. Çünkü aristokrasi de dağıtıcı adalet anlayışı hakimdir diyebiliriz. Yani, evet yetenekli insanlar ön plandadır fakat sıradan halk bir kenara itilmiştir. Bu yüzden zümre egemenliği kısa sürmeye muhtaçtır. Bodin, yönetim biçimlerinin temel unsurlarını bir arada toplama taraftarıdır. Mutlak monarşi fanatiği olmasına karşın devletin uzun süreli ayakta kalabilmesi için hukuk kurallarının birlik içinde eşitlikçi ve orantılı olması gerektiğini düşünür böylelikle de bir fren mekanizması oluşturmuş olur. Bodin, halka özel mülkiyet hakkı vererek ve tanrıyı da tabii kurallara bağlı kılarak aslında bir nevi denge kurmaya çalışmıştır. Fakat o her zaman mutlak güç olan egemenin (kralın,yasa koyucunun) yanındadır. 

Genel Kamu Notları -8