-‘Emile’ başyapıtı.

-Yüzyılın en derin düşünürü.

-Ona göre ilkel toplumlar, insanın insanı sömürmediği, lüks ve eşitsizliğin bulunmadığı bir özgürlük ve eşitlik durumu içindedir.

-‘Uygarlık büyüdükçe insanın ahlakı düşer.’

-Doğa durumunda ‘eşitlik’ ve eşitliğin yarattığı ‘doğal özgürlük’ vardı.

Mülkiyet doğa durumundaki eşitliği bozan başlıca şeydir.

-Rousseau, Aydınlanma Çağı’nda yaşamış olmasına karşın düşünceleri çağına meydan okuma niteliğindedir.

Aydınlanmacılar: İnsanın akıl sahibi olması salt insan olmasındandır. Herkesin aklı eşittir.

Rousseau: İnsan aklıyla değil duygularıyla, merhametiyle hareket eder.

Zaman içerisinde insanın aklı gelişmiştir ama bu gelişme insanın masumiyetini ve doğallığını yitirmesi ve yozlaşması pahasına olmuştur.

Tüm bilimlerin kaynakları da amaçları da olumsuz niteliktedir.

-‘’İnsanlar özgür doğarlar, oysa her yerde zincire vurulmuşlardır.’’

-Doğada insanlar az sayıdaki gereksinimlerini kendileri karşılayabiliyorlardı.

Zamanla kültürel evrim geçirip ilkellikten uzaklaşınca karşılayamaz oldular.

Evrim mülkiyeti, mülkiyet kavgaları doğurdu.

Kavgalara kaba gücün son veremeyeceğini anladılar.

Bu yolda aralarında sözleşme yapmaya karar verdiler.

Ancak iki uyumsuz amaçları vardı:

  1. Doğa durumundaki özgürlüklerini korumak
  2. Doğa durumunda ortaya çıkan kavgalara son verecek bir egemenin altına girmek

->Herkes tüm haklarını topluma bırakırsa, kimseye bırakmamış olacaktır, der.

Başkalarına değil, kendilerine boyun eğmiş olacaklardır.

->İşte bunun anahtarı ‘genel irade’ (genel istenç) kavramıdır.

-Herkesin tek tek haklarını devretmesiyle ortaya, toplumu yönetecek olan ‘genel irade’ denen ortak bir güç çıkmaktadır.

-Genel irade herkesin menfaatinedir, yoldan çıkarılamaz.

-Genel irade yanılmaz, bozulmaz, devredilemez.

-Genel iradeyi genel yapan oy çokluğu değil toplumsal yarardır.

Genel Kamu Notları -5