AKİTTEN DOĞAN BORÇLAR
ROMA HUKUKUNDA AKİT KAVRAMI VE AKİTLER SİSTEMİ
Roma’da akite contractus denir. Akit borç ilişkisini kuran hukuki muameledir. Taraflar arasında
uyuşma yoksa akit de yoktur. Aktin konusu borcun meydana getirilmesidir. Contractus sadece ius
civile tarafından borç ortaya çıkaran akit olarak ifade edilen anlaşmalardır. Ius civilenin tanıdığı akit
tiplerinin dışında kalan anlaşmalara pactum denir. Ius civileye göre pactumlar borç doğurmaz. Bu
anlaşmalara preator ve imparatorluk hukuku dava hakkı tanımıştır. Günümüzde her akit borç
doğurmaktadır.
AKİTTEN DOĞAN BORÇLAR – AKİTLERİN AYIRIMI
A)Sözlü Akitler: Kişilerin rızası belli bir şekle uygun beyan edilirse bu akit oluşur. Şekle uyulmadığı
takdirde akit geçersizdir. Bu şekil ispatı kolaylaştırır. Klasik devirde en önemli sözlü akit stipulatiodur.
Iustiniaus hukukunda ise sözlü akit olarak yalnızca stipulatio benimsenmiştir.
B)Ayni Akitler: Bu aktin oluşması için karşılıklı rızaların uyuşmasının yanında bir malın verilmesi veya
bir işin yapılması gerekir. En eski ayni akit mutuum’dur. Ius civile commodatum,deposunun,pignus
şeklinde üç ayni akti daha kabul etmektedir. Mutuum dar hukuk davası doğururken diğerleri iyiniyet
davası doğurur.
C)Yazılı Akitler: Bu akitler yazı şekline tabidir. Iustiniaus hukukunda yazılı belgeler aktin geçerliliği için
değil ispatı için işlev görür.
D)Rızai Akitler: Bu akitler şekle ihtiyaç duyulmadan yalnızca tarafların rızasıyla oluşur. Alım satım akti,
kira akti, vekalet akti… bu gruba girer.
Akitler daime en az iki taraflı hukuki işlemlerdir. Tarafların birinin veya ikisinin borç altına girmesine
göre tek taraflı ve iki taraflı olarak ayrılırlar. Tarafların kesinlikle hem alacaklı hem borçlu olduğu
akitlere sinallagmatik akitler denir. Bir tarafın mutlak borçlu, diğerinin muhtemel borçlu olduğu
akitlere eksik iki taraflı akitler denir.
AKİT MODELİ OLARAK STİPULATİO
Stipulationun temelini tek taraflı bir akit oluşturur. Tek taraflı vaadi içerir. Her iki taraf da belli
kelimeleri telaffuz etmelidir. Şekli kurallara tabidir. Stipulatio beyan teorisine kaynaklık eder. Edim
yerine getirilmezse alacaklının dava hakkı vardır. Stipulatio yaparken sebep gösterme zorunluluğu
yoktur. Borç sebepsiz de olsa geçerlidir. Sebebe bağlı stipulatio yapılırsa sebebin ayrıca ispat edilmesi
gerekir. İlerleyen süreçte Stipulatio sebepsizden sebeplilere, yazısından yazılıya olacak şekilde bir
değişime uğramıştır. Dare, fecare, preastare stipulatioya konu edilebilir. Stipulationun konusu belli
olmalıdır, müphem olamaz. Konusu tam belli olmayan borçlar stipulatio ile belli hale getirilebilir.
Seçimlik borç şeklinde de stipulatio yapmak mümkündür. Zaman içinde ıustiniaus stipulatioyu yazılı şekle sokmuştur. Stipulatio davası, belli bir paranın verilmesiyse borçluya actio certae Credit pecuniae, paradan başka bir malın verilmesiyse condictio cerrah rei davası açılır. Borcun konusu verme değil yapmayı teşkil ediyorsa actio ex stipulatu davası açılır.
KEFALET AKTİ: Şahsi teminat üçüncü bir kişinin, alacaklı ile yaptığı işlemde borçlunun borcunu
ödemesini taahhüt etmesidir. Roma’da kefalet şahsi teminatı sağlayan işlemlerdendir. Roma’da şahsi
teminatı ayni teminata tercih edilir. Zamanla ayni teminat gelişse de şahsi teminatın önemi
azalmamıştır. Kefaletle alacaklı borçludan başka kefil olan üçüncü bir kişiden alacağı talep etme ve
ona actio in personam açma hakkına sahip olur. Kefalet ile stipulatio arasında sıkı bir bağ vardır. Şahsi
teminat stipulatio ile yapılır. Sponsio, fidepromissia, fideiussio şeklinde üç kefalet türü görülmektedir. Sözlü akitle yapılan en eski kefalet şekli sponsio’dur. Kefilin sorumluluğu mirasçılara intikal etmez.
Fidepromissio, sponsio yapamayan yabancıların yaptığı şahsi teminat şeklidir. Bunda da mirasçılara
intikal söz konusu değildir. İkisinin de asıl borçtan hemen sonra yapılması gerekir. Fideiussio’yu ise
hem Romalılar hem yabancılar yapabilirdi. Teminat altına alınan borcun stipulatiodan doğması
gerekmezdi ve kefilim borcu mirasçılara geçerdi. Üç kefalet türünde de kefilim borcu asıl borçtan
fazla olamaz, az olabilirdi. Birden fazla kefil olduğu durumda başvurulan kefil kendisine düşeni öderdi.
Iustiniaus yalnızca Fideiussio’yu muhafaza etmiştir. Iustiniaus döneminin ilk yıllarına kadar kefilim
borcu birinci derece borçken ilerleyen süreçte ikinci dereceden borç haline gelmiştir. Esas borçlu bir
sebeple borcundan kurtulursa kefil de kurtulurdu. Iustiniaus dönemine kadar kefilin borcu müteselsil
kefalet hükmündeyken ıustiniausdan sonra bugünkü adi kefalet durumuna gelmiştir.
Akitten Doğan Borçlar.