YASAMA ORGANI

Roma Hukuku’nda Siyasi Devirler

      Romanın siyasi tarihi bügünki İtalya’nın başkenti olan roma şehrinin kuruluşuyla başlar.  Romanın kurulmasından önce Latium denilen bölgede yedi köyün  bulunduğu çok da siyasi birlikteliğin olmadığı çobanlık yaparak geçimlerini sağlayan İtalya kökenli Latinler  denilen çeşitli kavimler yaşanmaktaydı bu bölgenin Etrüskler tarafından işgal edilmesi sonucunda ve burada Etrüsklerin siyasi birliktelik kurmasıyla Roma şehri kuruldu. Romalıların Etrüsk kökeninden geldiği bilinmekte ama Etrüsk kökeninin ne olduğu konusunda çok kesin bilgi olmamakla birlikte sayısız teori vardır.

           Roma ne zamandan beri devlet düzenine geçti diye soracak olursak  bazıları örgütlü aileyi devlet olarak kabul eder bazıları da aile reisinin kendi iç işleri haricinde diğer ailelerin iç işlerine karışamadığı gibi nedenlerle familyayı devlet olarak kabul etmese de familyaların bir araya gelip oluşturduğu gensleri devlet olarak kabul ederler çünkü gens,  kabul ettikleri devletin devlet olarak tanımlanabilmesi için gerekli olan karar alma yetkisinin bir üst organa devredilmesi durumuna uyar çünkü gensin içindeki aileler sadece kendi iç işlerinde sorumludur fakat sorun tamamiyle aile içi olmaktan çıkıp aileler arası bir sorun haline gelirse aile reisleri karar verme yetkisini aralarından seçtiği gens reislerine devreder.

MÖ 753 – MÖ  510   Krallık Devri (regnum)

MÖ 510 – MÖ  27    Cumhuriyet Devri ( res publica)

MÖ 27 – MS 284      İlk imparatorluk  ( principatus)

MS 284 – MS 565    Son  imparatorluk  (dominatus)

           Roma tarihi 4 devir olarak incelenir ve bu devirlerin geçişleri çalkantılı da olsa ani, şiddetli ihtilaller şeklinde değil geleneklere bağlı kalınarak organik bir biçimde gerçekleşmiştir.

           İlk devirlerde krallar tarafından yönetilen Roma’nın , bu dönemin sonlarına doğru kralın çok otoriteleşmesiyle beraber çıkan karışıklıkları şiddetle, silahla bastırması yüzünden tek kişinin hükümünün ideal olmamasını öngörmelerinden dolayı cumhuriyet devrine geçildiği kabul edilir.

 Oldukça otoriter krallıktan sonra daha demokratik bir devire geçilse de  bu cumhuriyet devrindeki  cumhuriyet kavramı şu ankinden oldukça farklıdır.  Şu anki cumhuriyet kavramı içerisinde halkın kendi kendini yönetmesinde bahsedilen halkın tüm vatandaşlar olması anlamına gelirken Roma  cumhuriyet devrinde halk tarafında patricius  ve pleb sınıfı olmasına rağmen halk meclisinde plebler yoktur ve halk meclisinde sadece eli silah tutan erkekler vardır.

          Cumhuriyet devrinden sonra gelen imparatorluk devirlerinin ikiye ayrılmasının nedeni ilk imparatorluk devrinden önceki dönem olan cumhuriyet devrinden kalma kurumlar  hala  çalışırken  284 yılından sonraki son imparatorluk döneminde tek adam rejiminin mutlak olarak uygulanmasından dolayıdır.

   Bu dört dönem ayrı ayrı adlandırılsa da hepsinin kendine has özellikleri olsa da birbirlerinden çok farklı değillerdir. Magistra, senatus, halk meclisleri ilk üç dönemde vardır ve bu üç kurum arasındaki ilişki dönemin kendine has özelliklerini ortaya çıkarır.  İlk üç dönemden sonra gelen son imparatorluk döneminde ise önceden kalma roma geleneği kendini tek adam mutlakiyetine bırakmıştır.

 Tüm bu üç devri anlamak için önemli şeylerden biri civitas kelimesini kavramaktır.

  Civitas:  bir şehirdeki ortak hayatın içinde örgütlenmiş hukuken hür insanların bulunduğu  devlettir. Bu bilinen ilk demokratik ve hür devlettir.  Bu oluşumun önemli iki özelliği vardır.

 1-)  devlette bulunan kişilerin hepsi devletin oluşumuna doğrudan katılmak zorundadır eğer devlet hayatına katılmıyorlarsa bu civitas olmaz.

 2-)  devlete katılma şekli hukuki bir örgütlenme ile olur. Hukuki örgütlenmeden kasıt  aşağıdaki üç kurumun dengesidir.

  1. Bir veya birkaç başkan  yani reis (magistratus)
  2.  bir danışma heyeti (senatus)
  3. Tüm  kişilerin katıldığı halk meclisi (comitia) 

Bu üç  kurum  ilk üç devirde de vardır ve en güzel işlediği devir Cumhuriyet devridir.

                                        Krallık Devri

        MÖ 753 – MÖ 510 yolları arasında geçen bu devirde Rex denilen roma kralı;  dini, askeri, yargı gibi güçleri kendisinde toplamış mutlak güçteki kişidir. Rex’in yanında halkın reisi anlamına gelen  magister populi olarak da adlandırılır çünkü magistra devlet iktidarını temsil eden  ve bu iktidarı kullanma yetkisine sahip olan kimsedir krallık döneminde tek bir magistra vardı o da  kraldı.

        Kralın gücü mutlaktır ama sınırsız değildir, kral örf ve adet hukukuna dokunamaz saedece var olan kuralı uygular.  Kral civitas’ın dini ve askeri yetkilisiydi devlet hazinesinden sorumluydu. Kral,  kabilelerden (gens) ve aile reislerinden ( pater familias) kendisine ömür boyu danışma ( senatus)  olarak  görev yapacak  organı oluştururdu. Krallık devrinde kral kendisinden sonra kral olacak kişiyi ölümünden önce belirtirdi,  belirtmediği durumda danışma organı bu işi yürütürdü,  yeni kral belirleyinceye kadar senatus üyeleri geçici krallık yapardı.  

     Sosyal , siyasi düzenine bakacak olursak romanın ilk aile yapılanmasına familia denir. Bu ailenin reisi;  kendi iç işlerinde, eşi, çocukları, çocuklarının çocukları, köleleri ve mal varlığından sorumludur ve aile fertlerinin kişilik haklarını kullanır. Bir çok ailenin bir araya gelmesiyle gens oluşur bu gens örgütlenmesi kabile, aşiret gibi dursa da hukuk tarihçileri Romaya  özgü olan bu düzeni gens kavramıyla tanımlar.

             Roma  halkını ;  genste yer alan ve asilzade sınıfını oluşturan  particius,   genste bulunan ve particiuslara ekonomik yönden bağlı clientler  ve avam sınıfı pleblerden oluşuyordu.

 Roma vatandaşı olan particiuslar  gens denilen oluşum içerisinde asilzade sınıfını oluşturarak devlette idari anlamda  pek çok yetkiyi elinde bulundurabilirken onlara bağlı olan  clientler gens içerisine girerek   güvenliklerinin sağlanmaları karşılık particiuslara hizmet ediyorlardı. Clientler gens üyesi sayılsa da vatandaş sayılmadığı için siyasal hakları yoktu.  Diğer bir sınıf ise pleb sınıfıydı Latincede sıradan insanlar anlamına gelen plebler gense dahil olmamakla birlikte tarımla uğraşan çiftçilik yapan kimselerdi. Yani particiuslar şehirde yaşayan siyasal hakları olan  zengin  toprak sahipleriyken plebler ise toprak üzerinde çalışan hiçbir siyasal hakları olmayan  fakir köylülerdi.

İÜHF ROMA HUKUKU KATEGORİSİ

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir