• Devlet, uzun süre klasik politika biliminin ana konusu olmuştur. Modern politika biliminde ise, ana konu olma özelliğini büyük ölçüde yitirmiştir. 

Devlet Kavramı ve Bu Kavram Üzerindeki Değişik Anlayışlar 

• Bazı düşünürler ve düşünce akımları, devleti esas itibariyle sınıf yapısı olarak görürler. Onlara göre devlet bir sınıfın diğer sınıfları egemenliği altında bulundurduğu bir örgütlenmedir. 

• Başka bir görüşe göre devlet, sınıf kavramının üstünde ve ötesinde bir toplumu kapsayan ve birleştiren kuruluştur. 

• Hans Kelsen’e göre devlet, değerler piramidinin en üstündedir; Hegel onu Tanrı yapar. Kimisine göre devlet, amaç değil araçtır; Toplum düzeninin ve barışının korunmasını sağlar. Bazısı devleti tek ve egemen bir iktidar yapısı olarak görürken bazısı da devletin insanlar tarafından meydana getirilen “topluluklar topluluğu” olarak görür. 

• Fransız Kamu Hukukuna göre devlet, milletin hukuki kişilik kazanmış şeklidir. 

• Kelsen’e göre devlet, etkili olarak yürürlükte bulunan bir hukuki normlar sistemidir. 

• Bu farklı tanımlamalardan sonra en uygun olan, devletin kurucu unsurlarını bir araya getirmek suretiyle yapılmış anlatımcı tanımdır. Devlet belli bir ülke üzerinde yerleşmiş, zorlayıcı yetkiye sahip olan, üstün iktidar tarafından yönetilen bir insan topluluğunun meydana getirdiği siyasi kuruluştur. 

Soyut Bir Kavram Olarak Devlet 

• Devlet ne sadece ülkedir ne sadece insan topluluğudur ne iktidardır ne siyasal ve hukuki düzendir ne de bunların bir toplama veya sentezidir. Devlet bunların ötesinde gözle görülmeyen, elle tutulmayan soyut bir kavramdır. 

• Devlet, insanlar onu düşündüğü için vardır. 

• Devlet fikrinin oluşturulması, iktidarın kişisellikten sıyrılarak kurumsallaşmaya geçişini sağlar. İnsanlar artık iktidarın fiziki varlığına değil onun üstünde ve ötesinde, adına devlet denilen sürekli ve soyut bir varlığa itaat edeceklerdir. Böylece devlet, iktidarın dayanağı ve siyasal toplumun çatısı olmuştur. 

• Devlet ne olarak kabul edilirse edilsin bu soyutlamanın ardında somut olgular da vardır. İktidar bunların en önemlisidir. İktidar karar alırken, kural koyarken ve müeyyide uygularken hep devlet adına hareket eder. Bu nedenle devlet adına hareket eden yöneticilerle devlete bir tutmamak, karıştırmamak gerekir. 

Devletin Kökeni ve Doğuşu Sorunu 

• Bugünkü unsurlarıyla devlet, yeni bir kuruluştur ve ancak 15.-16. yüzyıllarda ortaya çıkmıştır. 

• Günümüzdeki anlamıyla milli devlet, ortaçağın sonlarında ve yeniçağın başlarında Avrupa’da feodalitenin çöküşü ve kilisenin siyasi nüfusunun kırılışı ile birlikte doğmuştur. 

• Milli devlet, dağınık ve çatışan otoriteler arasında bölünmüş olan insanları, ülke ve millet kavramları etrafında toplayan yeni bir kuruluştur. Böylece modern devlet, o zamana kadar tam benzeri olmayan yeni bir siyasal bütünleşme, yeni ve değişik bir örgütlenme olarak ortaya çıkmaktadır. 

Munci Kapani, Politika Bilimine Giriş, Serbest Kitaplar, 58. Basım, Ağustos 2019, s. 41-51 

Devletin Kişiliği Sorunu 

• Devlete kişilik tanınacaksa, bu hukuki bir kişilik olacaktır. Hukuki kişiliğin en önemli fonksiyonu devletin devamlılığının sağlanmasıdır. Bu sürekliliğin sağlanması için devletin varlığı ile onu yönetenlerin varlığının ayrı tutulması gerekir. 

• Devleti meydana getiren insanlar, insanları yönetenler, hükümetler, hemen her şey değişebilir. Ancak baki kalan devlettir. 

• Yöneticiler iktidar üzerinde subjektif bir hak sahibi değillerdir. Onlar, devletin organı olarak hukukun kendilerine çizdiği sınırlar içerisinde hareket edebilir. Bu, “hukuk devleti” kavramının temelini teşkil eder. 

Politika Bilimi Açısından Devlet 

• Siyasi organizasyonların en gelişmişi olan devlet, “kurumlar kurumu” olarak nitelendirilebilir. Siyasal olaylar ve siyasal iktidar faaliyetleri onun içerisinde cereyan ettiğinden siyasal faaliyetlerin genel çerçevesidir. 

• Politika bilimi, somut insan faaliyetlerini inceler ve aralarındaki nedensellik bağını ortaya koyar. Devlet, soyut ya da bir nevi manevi bir varlıktır. Bu nedenle politika bilmenin bu tür ampirik araştırmalarına konu olmaya elverişli değildir. 

“Devlet, her türlü önyargıdan arınmış, herkesin iyiliğini düşünen, toplum karşısında tamamen tarafsız, kendine özgü kişiliğine sahip, üstün bir varlıktır.” anlayışı politika bilimine göre sosyal gerçeklikten uzak, aldatıcı bir varsayımdır. 

• Devleti onun adına hareket edenler ile karıştırmamak gerekir ancak onlardan ayrı düşünmek mümkün değildir. 

• Düzeni kuran, otoriteyi sağlayan, kullanan, kanunları yapan, uygulayan hep insanlardır ve bu insanların belli bir siyasi ve ideolojik eğilimleri vardır. Toplum içinde yerleri vardır. Dolayısıyla devlet adına yapacakları, açıktan açığa toplumun bazı kesimlerini kayırma amaçlı olmasa da bazı sınıf ve zümreler bundan daha çok faydalanacaktır. Ancak onlar alınan kararların tüm ülke yararına olduğunu söyleyeceklerdir. Fakat bu gerçekleri değiştirmez. 

• Alınan kararlar devletin damgasını taşıdığı için toplumda geçerlilik kazanır. Ancak bu kararların aldığında devleti yönetenlerin siyasi tercihleri vardır. İşte politika bilimi, devlet ve onun soyut kişiliğinden ziyade devletin damgasının ardındaki somut gerçeği bulup çıkarmak ve ortaya koymak amacına yönelmiştir. 

Siyaset Bilimi Notları -1