•   Milletlerarası antlaşmaların önemi

Sadece kendisine taraf olan ülkeler için bağlayıcılığı söz konusu olan uluslararası antlaşmalar, sınırlı etkilerine rağmen günümüzde uluslararası hukukun en önemli kaynağı haline gelmiştir.

Bu önem 3 sebepten kaynaklanır:

-İlk olarak, uluslararası antlaşmalara, yapılageliş kurallarının yazılı hali olmayan kısımlarının açıklığa kavuşturup yazılı hale getirmenin (kodifikasyon) bir yöntemi olarak başvurulmaktadır.

-İkinci olarak, uluslararası antlaşmalar, yeni ve yazılı kurallar oluşturmanın bir yöntemidirler.

-Üçüncü olarak, uluslararası antlaşmalar yapılageliş kurallarının aksine çok daha hızlı bir şekilde oluşturulabilirler.

Uluslararası hukukta antlaşmaları ifade etmek için anlaşma, andlaşma, antlaşma, sened, şart, statü, protokol, konvansiyon gibi terimler kullanılmaktadır.

Uluslararası antlaşmalar incelenirken, bir uluslararası antlaşma yapmanın aşamaları dikkate alındığında antlaşmalar, beş farklı yönü ile ele alınmalıdır. Bunlar, antlaşmaların;

-yapılışı

-bağlayıcı hale gelmesi

-yürürlüğe girmesi

-değiştirilmesi

-sona erdirilmesidir.

Antlaşmalara ilişkin kuralların esas kaynağı niteliği Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesiyle kazanılmıştır.

Viyana Devletler ve Uluslararası Örgütler Arasında veya Uluslararası Örgütler Arasında Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi ise aralarındaki antlaşmaların esas kurallarını düzenler. Bu antlaşma, çoğunlukla 1969 Viyana Sözleşmesi hükümlerini yansıtmaktadır.

    •  Milletlerarası antlaşmaların tanımı

Devletlerin ve uluslararası örgütlerin uluslararası hukuk kurallarını oluşturma yöntemlerinden birisi de antlaşmalardır.

”Uluslararası antlaşmalar, uluslararası hukukun bu konuda yetki tanıdığı kişiler arasında uluslararası hukuka uygun biçimde hukuksal bir sonuç elde etmek maksadı ile yapılan yazılı irade uyuşmalarıdır.”

Antlaşmalar tam bağımsız devletler ya da yetkileri kısıtlanmış devletler tarafından da akdedebilir. Devletlerin yanı sıra uluslararası örgütler de uluslararası antlaşma akdedebilirlerken, uluslararası hukukta bazı hak ve yetkilere sahip olsalar da gerçek ve özel hukuk tüzel kişileri uluslararası hukuk düzeninde geçerli olabilecek uluslararası antlaşma yapma yetkisine sahip değildirler.

Uluslararası antlaşmaların, uluslararası hukukun ilgili kurallarına uygun olarak uluslararası hukukun düzenlediği kısımlarda hak ve sonuç doğurmaya, değiştirmeye ya da sona erdirmeye yönelik yapılmasını ifade eder. Taraflar arasında yazılı irade uyuşmasının varlığıdır antlaşmaların diğer unsurudur.

              •  Milletlerarası antlaşmaların yapılışı

Uluslararası antlaşmaların yapılışında anlatılmak istenen, antlaşma metninin içeriğinin hazırlanması ve antlaşma metninin son haliyle içeriğinin kesinleştirilmesidir.

         •.Uluslararası Hukuktaki Durum

Uluslararası antlaşmaya taraf olma ehliyeti olanlar (devletler ve uluslararası örgütler), kendileri adına antlaşma görüşmelerini yapma ve antlaşmanın içeriği hakkında yetkiye kimlerin sahip olduğunu kendi iç hukuksal düzenlemeleri aracılığıyla belirleme yetkisine sahiptirler.

Ulusal düzenlemelerin bu konuda bir hükmünün olmamasıyla karşılaşıldığında, uluslararası hukuka göre yetkili kişiler iki gruba ayrılabilir. İlk grupta, herhangi bir yetki belgesine ihtiyaç duymadan yetkisi kabul edilen kişiler vardır. Örneğin devlet başkanları, hükümet başkanları, dışişleri bakanı… Ek olarak diplomatik misyon (görev) şefleri, diplomasi temsilcileri (büyükelçiler) de sayılabilir ancak bu temsilciler, diğerlerine göre genel değil sınırlı yetkilidirler. Uluslararası örgütler adına yetkili sayılan kişiler ise, o örgütün en yüksek dereceli görevlisidir (genel sekreter, yardımcısı). İkinci grup kişiler ise, bunun için özel olarak bir devlet ya da uluslararası örgüt tarafından yetkilendirilmiş kişilerdir. Birinci gruptaki kişiler dışındaki kişilerin antlaşma görüşmelerini yapmak ve metni kesinleştirme yetkisine sahip olabilmek için kendi ulusal hukuklarınca yetkilendirilmeleri gerekmektedir.

Bu kişiler, ilgili devletin kendi iç hukukunda bu yetkiyi vermekle yetkilendirilmiş kişi ya da kurumlarca verilir. Uluslararası örgütlerde ise bu yetki, örgütün statüsünde belirlenmiş organ tarafından verilir.

Uluslararası antlaşmaların yapılışına ilişkin uluslararası hukukun temel prensibi de antlaşma yapmada serbestlik ilkesidir. Görüşmeler, yukarda belirtilen yetkili temsilciler vasıtası ile yüz yüze ya da yazışmalar yolu ile yapılmaktadır. Bazı durumlarda ise görüşmeler üçüncü bir tarafın aracılığı ile yapılmaktadır.

Tarafların metnin altına imza attıkları an, taraflar başka bir yöntem öngörmemişler ise, uluslararası hukuk açısından kesinleştiği andır . İmza, metnin artık o hali ile üzerinde anlaşılan metin olduğunun ve artık taraflardan birisi tarafından tek taraflı değiştirilemeyeceğinin hukuksal kanıtıdır. Ancak, metnin kesinleşmesi, o antlaşmanın taraflar için bağlayıcı hale geldiğini göstermez.

          •. Milletlerarası antlaşmaların Yapılmasında Türk Hukukundaki Sistem

Türk hukukunda antlaşmaların yapılışına ilişkin kurallar 9 Nolu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile düzenlenmektedir. Temsilcinin tayininin ve temsilcinin yetkisinin sınırlarının belirtilmesinin hangi işlemler için yapılacağı kısmı tespit edilmesi gereken ilk unsurdur. Bu işlemler;

-bir antlaşmanın parafe edilmesi

-imzalanması

-nota teatisi ile antlaşmanın yapılması veya imzalanması

-bir antlaşmaya sonradan katılma bildiriminin yapılmasıdır.

İkinci husus, bu yetkilendirmenin kim veya hangi kurum tarafından yapılacağıdır. Hükme göre görevlendirme, Cumhurbaşkanı Kararı ile yapılacaktır.

Türk iç hukukuna göre, bir başka devlet ya da uluslararası örgüt ile antlaşma görüşmelerini yapma ve antlaşma metninin kesinleştirme (imza) yetkisi yürütme organına (Cumhurbaşkanlığına) aittir.

           •  Milletlerarası antlaşmaların bağlayıcılık kazanması

          • Uluslararası Hukuktaki Durum

Uluslararası bir antlaşmanın taraflar için bağlayıcı (uyulması zorunlu) hale getirilmesinin sağlanmasında devletler herhangi bir yöntemi seçmekle serbesttirler.

Bir antlaşma metninin imza ile bağlayıcılık kazanması taraflarca öngörülmüş ise, başka bir işleme gerek kalmadan antlaşma imza ile bağlayıcılık kazanır.

Devletlerin çoğunluğu, antlaşmanın bağlayıcı yani uyulması zorunlu bir nitelik kazanabilmesi için daha karmaşık yöntemler seçer.

Uluslararası hukuk bu konuda bir sınırlandırma getirmemektedir.

Bunlar daha çok kendi iç hukuk düzenlerinde yapılmasını öngördükleri işlemlerdir. Bu işlemler genel olarak ‘’onaylama’’ denmektedir.

Devletlerin bu türden onaylama işlemlerini öngörmelerinin esas nedeni, devletin bazı kurumlarının iradesinin bu antlaşmanın yapılışına dahil edilmesi ve antlaşma üzerinde bir denetim imkanı sağlamasıdır.

Bir devletin başka devletlerce zaten bağlayıcılık kazandırılmış bir uluslararası antlaşmaya sonradan katılma durumu da söz konusudur. Bir uluslararası antlaşmaya katılma olabilmesi için, o antlaşmada buna izin verilmesi gerekir.

          • Türk İç Hukukundaki Durum

Türkiye’deki, iç hukuk düzenlemelerine göre, Türkiye’nin bir antlaşma ile bağlanabilmesi, yani antlaşmanın Türkiye için bağlayıcı hale getirilebilmesi için imzalanmış olması yeterli olmamakta ve ilgili düzenlemelerde öngörüldüğü biçimde ayrıca onaylanması gerekmektedir.

Uluslararası antlaşmaların onaylanmasının detayları, Anayasa’nın 90. Maddesi ve 9 Nolu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 2. Ve 3. Maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelere göre, antlaşmalar, bağlayıcılık kazandırmalarında uygulanacak yöntem açısından iki gruba ayrılır.

İlk grupta bulunan antlaşmaları onaylama veya bu antlaşmalara katılma TBMM’nin ‘’onaylamayı uygun bulma kanunu’’ çıkarmasıyla ilişkilendirilmiştir. Hakkında onaylamayı uygun bulma yasası çıkarılmış antlaşmaların onaylanması veya bu antlaşmalara katılma, Cumhurbaşkanı Kararı ile olacaktır. İkinci grup antlaşmaların dışındaki uluslararası antlaşmalar bu süreçten ilerleyerek onaylanmada bağlayıcılık kazanırlar. İkinci grupta bulunan bu antlaşmaların onaylanması için bir onaylamayı uygun bulma yasası çıkarılması zorunluluğu bulunmamaktadır.

Buna göre, bu gruptaki antlaşmalar iki alt gruba ayrılır.

Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü ile yapılan ikili veya çok taraflı andlaşmalardan Türk kanunlarına değişiklik getirmeyenler Cumhurbaşkanı’nca doğrudan onaylanır.

İlk gruptaki antlaşmalar şu niteliklerin tümünü taşıyanlardır:

-ekonomik, ticari veya teknik ilişkileri düzenlemek

-geçerlilik süresi 1 yılı aşmamak

-devlet maliyesine yük getirmemek

-kişi hallerine ve Türk vatandaşlarının yabancı ülkelerdeki mülkiyet haklarına dokunmamak

-Türk kanunlarına değişiklik getirmemek

İkinci gruptaki antlaşmalar şu niteliklerin tümünü taşıyanlardır:

-Milletlerarası bir anlaşmaya dayanan uygulama andlaşması olmak veya kanunun verdiği yetkiye dayanılarak yapılan ekonomik, ticari veya teknik nitelikli bir andlaşma olmak

-Türk kanunlarına değişiklik getirmemek

Bu antlaşmalar, TBMM’nin onayı gerekmeden Cumhurbaşkanı Kararı ile onaylanabilecektir.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir