HAKSIZ FİİL HUKUKU

(MADDİ TAZMİNATIN BELİRLENMESİ/ÖDEME BİÇİMİ/İNDİRİM SEBEPLERİ)

Maddi Tazminatın Belirlenmesi

Tazminatın miktarı, zarar kadar veya zarardan daha az olabilir. Daha fazla olamaz.

İstisna: TMK md.25/f.3 uyarınca “Davacının, maddi ve manevi tazminat istemleri ile hukuk aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan kazancın vekaletsiz iş görme hükümlerine göre kendisine verilmesine ilişkin istemde bulunma hakkı saklıdır.” Bu hükmün uygulanması halinde, davacının gördüğü zarar için hükmedilen tazminata ek olarak davalının saldırı dolayısıyla elde ettiği kar eklendiğinde tazminat miktarı zararı aşabilir. 

Ödenme Biçimi

TBK md.51: “Hakim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler. / Tazminatın irat biçiminde ödenmesine hükmedilirse, borçlu güvence göstermekle yükümlüdür.”

Haksız fiil sorumluluğu, kusurun hafif ya da ağır olması fark etmeksizin ortaya çıkar. Ancak fark, tazminatın hükmedilmesinde ortaya çıkar. Ağır kusuruyla zarar verenin zararın tümünü karşılamasına hükmedilirken hafif kusuruyla zarar verenin de zararın tümünü karşılaması hakkaniyetli olmaz. Dolayısıyla hakim, tazminata hükmederken özellikle kusurun ağırlığını dikkate alır. Aksi halde hafif kusur ile ağır kusur arasında hiçbir fark kalmaz. Kusurun varlığının tartışmalı olduğu olaylarda hakimin daha düşük tazminatlara hükmetmesi mümkündür.

Kusursuz sorumluluk hallerinde hakim tazminata hükmederken durumu göz önünde bulundurur. Kusursuz olarak sorumlu olan bir kimsenin ekstra bir kusurunun olup olmadığı da tazminatın miktarı üzerinde etkilidir. 

Hakim, tazminatın aynen, nakden veya kısmen aynen-kısmen nakden olmasına; sermaye şeklinde veya irat biçiminde (düzenli gelir) ödenmesine karar verebilir.

Aynen Tazmin: Niteliği gereği eşyaya verilen zararlarda bu tazminata hükmedilmesi mümkündür. Davalı, davacıya zarar verdiği eşyanın yenisini verir veya mevcut eşyayı onarır. Aynı değerde başka bir eşyanın verilmesi ile aynen tazmin mümkün değildir. Vücut bütünlüğüne verilen zararlarda da yalnızca nakden tazmine hükmedilebileceğini söylemek gerekir. 

Nakden Tazmin: Davalı, zarar görene belli bir miktarda para öder. Uygulamada en çok bu yöntem kullanılmaktadır. Genelde belli bir sermayenin ödenmesine hükmedilse de irat biçiminde ödemeye de hükmedilebilir (İrat biçiminde ödeme çoğunlukla vücut bütünlüğüne verilen zararlarda görülür.). TBK md.51/f.2 uyarına, tazminat irat biçiminde ödenecekse tazminat borçlusu güvence göstermek zorundadır. Hükmün amacı, borçlunun kendini borcu ödeyemeyecek duruma getirmesi halinde dahi zarar görenin tazminat almaya devam edebilmesini sağlamaktır. 

Uygulamada daha çok sermaye biçiminde ödemeye hükmedilmesinin sebebi, tazminat borçlusu ile alacaklısı arasındaki ilişkiyi uzun süreli hale getirmemek, böylece alacaklıyı sürekli risk altında bırakmamaktır. 

Sermaye şeklinde ödenen müstakbel zararlarda iskonto haddine göre indirime gidilir. Tazminatın bütün olarak zarar görenin eline geçmesi, zarar görenin bu paradan gelir (faiz) elde edebileceği anlamına gelir. Bu halde, tazminatın gelecekteki zarardan daha fazla olmasının önüne geçmek gerekir. Dolayısıyla gelecekteki zarardan daha az miktarda tazminata hükmedilmesi gerekir. 

İndirim Sebepleri

TBK 52’ye göre “Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hakim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir.”

  1. Zarar görenin rızası
  2. Birlikte Kusur (Uygulamada en çok görülen durum, uygun nedensellik bağı aranır)
  3. Tazminat yükümlüsünün yoksulluğa düşecek olması

Bunlar sınırlayıcı değildir. TBK 51 uyarınca hakim başka şeylere dayanarak da indirimde bulunabilir. (Beklenmedik durum, zarar görenin bünyesinden kaynaklanan etkenler, zarar verenin zarar görene yardımı sırasında zarar vermiş olması)

Zarar verenin, zarar gösterene zararı artırmaması adına talepte bulunamaz. (Tedaviyi reddeden hastaya zorla tedavi isteyemez.) Ancak kişi kendi kusuruyla zararı artırıyorsa tazminat hakkını kaybetmesi söz konusu olabilir. 

Temerrüt Faizi

TBK md.117/f.2: “Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne yuğun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle; haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olduğu hallerde temerrüt için bildirim şarttır.”

Bu hüküm karşısında, zarar sonradan çıkmış olsa dahi temerrüt faizinin fiilin işlendiği tarih ve yasal faiz oranı esas alınarak hesaplanması zorunludur.

Mahkeme Kararı

Özel hukukta kural olarak hakim taleple bağlıdır. Dolayısıyla belirlenen tazminat miktarı zarar görenin talebini aşıyorsa hakim, talep edilenden daha fazla tazminata hükmedemez. Ancak davacı dilekçenin ıslahı yoluna giderek talep miktarını artırabilir. Uygulamada çoğunlukla belirsiz alacak davası açılarak bu duruma çözüm getirilmektedir. 

Beden bütünlüğünün ihlali halinde, kesin hükümden sonraki iki yıl içerisinde hakim tazminat miktarını değiştirmeye yönelik yetkisini saklı tutabilir. Zarar gören, ileride ortaya çıkacak yeni zaralar için yeni dava açma hakkı vardır.

TBK 75 uyarınca, beden bütünlüğünün ihlali halinde, tazminatın kapsamı tam olarak belirlenemiyorsa hakim, kesin hükümden sonraki iki yıl içerisinde hakim tazminat miktarını değiştirmeye yönelik yetkisini saklı tutabilir. 

TBK 76’nın şartlarının sağlanması halinde, kesin hükümden önce geçici ödemeye hükmedilebilir. Davacının kesin delil sunması gerekli değildir. Hakimin sonucu muhtemel görmesini sağlayacak yaklaşık ispat yeterlidir. Haksız fiilden doğan tüm zararlarda uygulanabilir. Ancak borca aykırılıktan doğan zararlara da kıyasen uygulanabileceği söylenmektedir. 

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir