İÜHF Uluslararası Örgütler Hukuku – Genel Esaslar

• Tarihsel Gelişim

  1. Yüzyıla kadar devletlerarası ilişkilerde ekseriya yürütme erkine bağlı diplomatlar başrol oynamaktaydı. Ancak bu yüzyıldan itibaren artan teknoloji ve müşterek ihtiyaçlarla birlikte küreselleşen dünyada, ikili ilişkilerden doğan lakin bulunulan bölgedeki tüm devletleri etkileyen hukuki ihtilaflar sıklık kazandı. Bu nedenledir ki yalnızca ilişki içerisindeki devletlerin bulunmadığı, muhtelif devletlerin de müdahil olduğunu gördüğümüz basit komisyonlar kuruldu. Ren Nehri ile ilgili düşülen ihtilafta Ren Komisyonu’nun bu alanda dünyada öncü bir oluşum olduğunu görüyoruz. 
  2. Yüzyıla geldiğimizde ise dünyada askeri gerilimin artması ile birlikte uluslar arası ilişkilerde bariz bir güç gösterisi olduğunu görebiliyoruz. Bu durum devletlerin sağlam temellere oturtulmayan ilişkilerini daha da bozmuş ve nihayet 1. Cihan Harbi’ne sebep olmuştur. Tarihin o güne kadar gördüğü en kanlı savaştan çıkan dünya durulma aşamasına geçmiştir. 1919 Versailles Antlaşması ile birlikte dünyada ilk defa uluslar arası barış ve güvenliği amaçlayan bir teşkilat kurulmuştur. (Milletler Cemiyeti) 

Ancak Milletler Cemiyeti’nin kararları devletler için bağlayıcı olmadığından yalnızca tavsiye olarak hayat bulmuş, bu durum devletler için oldukça pasif etkiye sebep olmuştur. Bu yüzden zaten olmayan uluslar arası ilişkiler daha da kötü hale  gelmiş, dünya 2. Cihan Harbi’ne girmiştir. Harp sonucunda Milletler Cemiyeti’ne göre daha kuvvetli temellere oturtulmuş olan ve halen günümüzde dünyanın en büyük uluslar arası teşkilatı ünvanını koruyan Birleşmiş Milletler kurulmuştur. 1945 San Fransisco Konferans’ı neticesinde imzalanan BM Şartı ile kurulan bu teşkilat 1 yıl sonra Milletler Cemiyeti’nin tüm haklarını ve bütçesini devralmıştır.

• Birleşmiş Milletler Hakkında

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda üye her devlet bulunmaktadır. Bu kurulun kararları bağlayıcı değil, tavsiye niteliğini haizdir. BM Güvenlik Konseyi ise daimi beşliden oluşur ve bu konseyin uluslar arası barış ve güvenlik hakkında aldığı kararlar bağlayıcı özellik gösterir.  BM’nin ayrıca ana organların istemesi üzerine harekete geçen Genel Sekreterliği ve Ekonomik-Sosyal Konsey’i vardır. Bu 2 kurumun kararları tıpkı Genel Kurul gibi tavsiye niteliği taşır. Ayrıca görmekteyiz ki BM bünyesinde yer alan ve yargı organı olarak tanımlanan Uluslar arası Adalet Divanı’da küresel anlamda önem taşıyan bir kurumdur. 

BM çatısı altında faaliyet gösteren uzmanlaşılan hususlar alanında çeşitli örgütler vardır. Bu örgütler genellikle uluslar arası kamuoyunda dikkat çekebilmek amaçlı çalışırlar.

Örneğin; UNESCO – UNICEF – WHO – ICAO

Milletler Cemiyeti ile birlikte kurulan Everensel Posta Birliği ve Uluslar arası Komünikasyon Blirliği’de Cemiyetin yıkılmasıyla birlikte tabii olarak BM’ye geçmiştir.

• 2. Cihan Harbi’nden Sonra Kurulan Diğer Bazı Teşkilatlar

Dünya çok kısa süre içerisinde 2 tane büyük harpten çıktıktan sonra soğuma aşamasına geçmiştir. Lakin bu soğuma evresi bile askeri olmasa da teknolojik-askeri-ekonomik savaşların başrolü oynadığı bir evredir. İşte bu nedenle devletler artık kendini güvende hissedebilmek için başkaca devletlere ihtiyaç duymuştur. Burada özellikle karşımıza askeri anlamda NATO ve Varşova Paktı çıkıyor.

1944 – IMF ve Dünya Bankası (ekonomik alanda uluslar arası teşkilatlardır ve amaçları devletlerarası maddi eşitsizlikleri azaltabilmektir)

  1. – Dünya Ticaret Örgütü (devletlerarasındaki maddi ihtilafların mahkeme önünde çözümü amaçlanır)
  2. – Avrupa Konseyi (bölgesel alanda faaliyet gösteren teşkilatın esas gayesi Avrupa’daki insan haklarını ve demokrasiyi koruyabilmektir, AİHS ve AİHM bu konseyin birer ürünüdürler)

1957 – Avrupa Ekonomik Topluluğu

1992 – Avrupa Birliği 

Bölgesel teşkilatların yalnızca Avrupa’da görüldüğünü söylemek yanlıştır. African Union , NAFTA , COMESA gibi örgütler de bunu destekler niteliktedir. 

• Teşkilatların Niteliklerine Göre Gruplandırma

A-) Açık – Kapalı Teşkilatlar

Bu sınıflandırma üye alımının zorluk derecesine göredir. Kapalı teşkilatlarda üye alımı oldukça zordur. Örneğin BM, NATO ve AB

Açık teşkilatlar ise üye alımını kolaylaştırmıştır. Örneğin UNICEF – UNESCO

Bu sınıflandırma içerisinde değinilmesi gereken diğer bir durum, bazı teşkilatların üye alımı yaparken coğrafi veya dini özelliklere dikkat ettiğidir.

Örneğin, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’na, Karadeniz’e kıyısı olan devletler üye olabilirler.

B-) Genel – Özel Amaçlı Teşkilatlar

Birçok alanda faaliyet gösteren teşkilatlar genel amaçlı teşkilatlardır. Örneğin Avrupa Konseyi, demokrasi ve insan hakları alanında çalışır. Birleşmiş Milletler çok daha fazla alanda faaliyet gösterir.

Özel amaçlı teşkilatlarda ise özellikle bir konuda uzmanlaşmış teşkilatlar yer alır. Yukarıda değindiğimiz UNESCO ve UNICEF gibi.

C-) Kararların Bağlayıcılığı Açısından Sınıflandırma

BM Genel Kurul kararları tavsiye niteliğinde iken BM Güvenlik Konseyi kararları bağlayıcıdır. Bağlayıcı karar alma kurulun oyçokluğuna bağlandıysa bu tür teşkilatlar supranasyonel teşkilatlardır. 

  • Uluslar arası Teşkilatların Tanımı

Viyana Konvasiyonu’na göre teşkilatlar “hükümetlerarası teşkilatlar” olarak oldukça basit şekliyle tanımlanmıştır. Ancak bu tanım teşkilatların kuruluşuna, kişiliğine ilişkin açık bilgiler içermemektedir. Bu sebeple Uluslar arası Hukuk Komisyonu devletler için bağlayıcı değer taşımasa da teşkilatlara ilişkin şu tanımı yapmıştır;

“Uluslar arası Teşkilatlar, uluslar arası antlaşma veya başkaca bir uluslar arası enstrümanla kurulan bir uluslar arası hukuk kişisidir.”

  • Uluslar arası Teşkilatlar Hakkında Bazı Esaslar

Teşkilatlar, uluslar arası antlaşma veya başkaca bir usulle devletler tarafından kurulur. Lakin, teşkilatlara yalnızca devletler değil diğer başka teşkilatlar da üye olabilmektedir. Böylece görüyoruz ki gerçekten uluslar arası teşkilatlar birer uluslararası hukuk kişisidir ve hak ve borçlara sahiptir.

UAD’a göre teşkilatlar kurucu antlaşmasında (veya hangi usulle kurulduysa o araç) belirtilen organlara sahiptir. Yine görüyoruz ki teşkilatların hukuki birer kişi olduğuna bir diğer ispatta bütçeleri üzerinde organlarınca alınan kararlar doğrultusunda özgürce tasarruf edebilmeleri. 

Birleşmiş Milletlere üye olmayan devletlerin bu teşkilatı tanıması UAD’a göre zorunludur. Divan’a göre dünyadaki çoğu devletin üye olduğu teşkilatlar üye olmayan devletlerce tanınmalıdır. Ancak teşkilat üye sayısı dünyada azınlıkta kalıyorsa (örneğin AB – Nato) somut olaya göre değerlendirmek gerekir. Çünkü zaten BM hariç her teşkilat dünyadaki devlet sayısına göre salt çoğunluğu elde edememektedir. 

Uluslar arası Teşkilatların devletler gibi umumi yetkileri yoktur. Ancak kurucu antlaşması (veya başka bir araç ile kurulduysa o) dahilinde yetkileri haizdir. Lakin teşkilatların icrai karar alma organları kısmen yetki aşımında bulunabilmektedirler. Bu durumda üye devletler için pek de bir çözüm bulunmamaktadır. Çünkü icrai karar alma organı genellikle o kararı denetleyen de organ konumundadır. Böyle hallerde üye devletler teşkilattan çıkabilirler veya zaruri olarak yetki aşımına göz yummalıdırlar. Diğer bir çözüm ise teşkilat içerisinde yargı organı öngörüldüyse bu hususu yargıya taşımaktır. Örneğin BM bünyesinde çalışan UAD buna çok güzel bir örnektir.  

  • UAD Kararlarında “örtülü yetkiler”

BM Uluslar arası Adalet Divanı’na göre teşkilatlar yalnızca kurucu antlaşmasında belirlenen yetkiler ile sınırlı değildir. Buna ek olarak sayısı az da olsa “örtülü yetkiler”i vardır. Divan bu sonuca yorum yoluyla ulaşmıştır ancak bu durum yargı erkinin yorum yoluyla yasama faaliyeti yaptığı gerekçesiyle risk taşımaktadır. 

  • Teşkilatların Umumi Yetkileri
A-) Antlaşma Yapma Yetkisi

UAD, yorum yoluyla teşkilatların kurucu antlaşmasında yer verilmese de antlaşma yapabileceğini öngörmüştür. 

B-) Uluslar arası Talepte Bulunma

UAD, bu yetkiyi de yorum yoluyla teşkilatlara vermiştir. Divan’a göre ayrıca teşkilatların da uluslararası mahkeme önünde talepte bulunma yetkisi vardır. 

C-) Misyon gönderme, Muafiyet ve İmtiyazların Kullanılması

Devletlerin diplomatları olduğu gibi tıpkı teşkilatlarında bu tür görevlileri vardır. Kurucu antlaşmada bu açıkça öngörülebilir. Lakin haliyle devlet diplomatlarının imtiyaz ve muafiyetleri teşkilat görevlilerinin yanında oldukça güçlü ve geniş kalmaktadır.  Teşkilat görevlilerinin fonksiyonel muafiyet ve himayeye sahip olduğu belirtilir. Yani yalnızca görevleri alanındaki hususlarda muafiyet ve hukuki koruma.

D-) Teşkilatların Sorumluluğu

Teşkilatlar organları vasıtasıyla yaptığı faaliyetlerden kural olarak kendileri sorumludur. Ancak üye devletler de kendine düşen görevleri yapmadıysa kollektif sorumluluk durumu ortaya çıkmaktadır.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir