Son günlerde Avrupa Sözleşmesi karşıtları nedenini anlayamadığım bir şekilde arttı ve kamuoyunda bu konuda bir merak söz konusu hale gelmeye başladı. Aslında basit bir Google araması ile 30 sayfalık bu sözleşmeye ulaşmak ve detaylı bilgi edinmek çok da zor değil. Bu kadar çok uzun bir okuma yapmak istemiyorum diyebilecekler için bu konuda birkaç sayfa karalamak istedim. İlk olarak sözleşmenin amacından biraz bahsetmek ardından da maddelerini incelemek istiyorum.

Sözleşme kadınlar ve erkekler arasında hukuki ve fiili eşitliğin gerçekleştirilmesinin kadına yönelik şiddeti önlemede anahtar bir unsur olduğunu benimser ve özellikle kadınlara yönelik ayrımcılığı da yasaklamayı amaçlar.

Günümüz dünyası iç savaşların, kaosların dünyası olmaya başladı. Filler kavga ederken cimlerin ezilmesi misali binlerce masum insan, yok olmaktadır. İstanbul Sözleşmesi’nin en büyük artılarından biri de günümüz dünyasına entegre olarak dizayn edilmesidir. Bu kapsamda sözleşmenin yalnızca barış dönemlerinde değil, silahlı çatışma dönemlerindeki ve silahlı çatışma sonrasında devam eden şiddeti de yasakladığı belirtilmelidir.

Yine aynı şekilde, bu savaş va silahlı çatışma mağduru insanların başka yerlere göç etmesi durumunda ya da normal şartlarda başka ülkelerin ziyaret edilmesi durumunda yaşanabilecek toplumsal cinsiyete dayalı şiddet eylemlerini de kapsamına alan Sözleşme, yalnızca Sözleşme’ye taraf devletlerin vatandaşı olan kadınlar için değil, sığınmacı ve hukuki durumu ne olursa olsun göçmen kadınlar için de koruma sağlamaktadır.

Şiddet her yerde olabileceği gibi her cinsiyete karşı da olabilir. Bu bağlamda Sözleşme, erkeklere ve çocuklara yönelik ev içi şiddetten de söz etmekte ve şiddet mağduru kız ve oğlan çocuklara ilişkin özel düzenlemelere de yer vermektedir.

İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddetin toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığın hem bir sonucu ve hem de sebebi olarak tanımlanmasını sağlamış; şiddetin ortaya çıkmadan önlenmesi, mağdurların korunması, faillerin cezalandırılması ve konu hakkında gerekli politikaların üretilmesi yöntemini benimsemiştir.

Sözleşme hem özel hem kamusal alanda kadına yönelik şiddeti yasaklamaktadır. Sözleşmeye taraf olan devletlerden kadınlara yönelik şiddetin önlenmesine dair güvence istenmiştir. Kadına yönelik şiddet ev içinde engelleneceği gibi Sözleşmenin 4. Maddesindeki tanım uyarınca kamusal alanda da engellenmelidir.

Sözleşmenin 1. Maddesi sözleşmenin maksadını çok açık bir şekilde açıklamıştır. Taraf devletler yukarıda belirtildiği gibi şiddetin önlenmesini sağlamalı ayrıca kadına yönelik ayrımcılığın da önüne geçmek zorundadır. Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi için uluslararası iş birliği yaygınlaştırılmalıdır. Taraf devletler şiddetin önlenmesi için politika geliştirmeli ve bunları etkin bir biçimde uygulamalıdır.

Sözleşmenin ikinci maddesi uyarınca kadını etkileyen her türlü şiddet için sözleşme geçerli olacaktır.

Sözleşmenin üçüncü maddesi sözleşme içindeki terimleri açık bir şekilde tanımlamaktadır. Kadın terimi 18 yaşından küçük kızları da kapsayacaktır. Aynı maddede aile içi şiddet, kadınlara karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet gibi terimleri de tanımlamıştır. Kadına sadece kadın olduğu için yöneltilen toplumsal şiddet engellenmelidir.

Sözleşmede bahsedilen her türlü şiddeti önlemeye yönelik yasal düzenlemeleri ve tedbirleri sağlayıp mağdurların ihtiyaçlarını karşılayacak ve kültür, töre, din, gelenek veya sözde “namus” gibi kavramların şiddete gerekçe olarak kullanılmasının önüne geçecektir.

Sözleşme sadece taraf devletlerin vatandaşlarını değil o devlet sınırları içinde sığınmacı olarak bulunan bireyleri de koruma altına almaktadır.

Anayasamızın 90. Maddesi uyarınca İstanbul sözleşmesi kanun hükmündedir. Aynı konu üzerinde farklı görüşte bir kanun çıkartılması halinde İstanbul sözleşmesi şartları korunacak ve uygulanacaktır. Kadınlara yönelik ayrımcılık yapan yasa ve kanunlar yürürlükten kaldırılacaktır.

Elimizde çok korkunç sayılar ve grafikler var. Her geçen gün sosyal medyada yeni bir kadın cinayeti görüyor kadınların birer birer yaşamdan kopartılmalarına seyirci kalıyoruz. İstanbul Sözleşmesinin İmzalandığı 2011 yılı ve 2019 yılları arasında 2996 kadının gülüşleri ellerinden alındı.

Özgecan, Pınar, Zeynep, Gülşen, Ceren, Selma, Satı, Melahat, Gülcemal, Aysel ve nice can sevdiklerinden koparıldı. Sadece içinde bulunduğumuz 2020 yılında 141 kadın cinayeti işlendi. 141 yaşam solduruldu. Belki bu satırları yazdığım saniyelerde bir kadın daha şiddet görüyor belki bir kız arkadaşımız evine giderken tacize uğruyor. Sadece soruyorum kadınlarımıza güvence veren bu sözleşmenin kaldırılması kimin faydasına olacaktır?

Ahmet Ayberk | Ahmet Furkan