İNSAN HAKLARININ SINIFLANDIRILMASI

Tabi haklar olarak insan hakları bütünseldir. Ancak pozitif hukuka göre hakların niteliklerine göre bazı sınırlandırmalar söz konusu olmuştur.

İnsan hakları belgelerinde iki durum vardır. Birisi hiçbir konu sınırlaması yapmadan her türlü hakkın yer aldığı “genel nitelikli belgeler” diğeri ise sadece bir hak konusuna yer veren “özel nitelikli belgeler”dir. Özel nitelikli belgelerde kadın, çocuk, işkence gibi sadece bir hak konusu yer aldığı için bir sınıflandırmadan bahsetmek güçtür. Genel nitelikli belgelerin bazılarında ise herhangi bir sınıflandırma yapılmadan birçok hak konusuna yer verilir. Bazılarında ise konularına göre bir sınıflandırma söz konusu olur.

İnsan hakları belgelerinde, temel hakların sınıflandırılmasının yanında hakların bütünlüğü anlayışı yer alır. Bu anlayışa göre insan hakları bölünmez, birbirine bağımlı ve birbiriyle ilişkilidir. İnsan hakları ayrılmaz bir bütündür. Biri diğeri için feda edilemez. Aralarında değer, vazgeçilmezlik ya işlevi bakımından bir hiyerarşi söz konusu değildir.

İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nde herhangi bir ayrım bulunmasa  da bundan sonra yapılan evrensel, bölgesel ya da ulusal belgelerde haklar “kişisel ve siyasal haklar” , “ekonomik ve sosyal haklar” veya “haklar ve ödevler” şeklinde sınıflandırılmaktadır. Bu ayrımlar devletin yükümlülükleri arasındaki farklılıktan kaynaklanır.

KİŞİSEL VE SİYASAL HAKLAR

17. ve 18. yüzyıllarda ortaya çıkan kişisel ve siyasal haklara “birinci kuşak haklar” denilmektedir. Bireyi devlete karşı koruyan bu haklara “negatif statü hakları” veya “koruyucu haklar” denilmektedir. Siyasi haklar bireyin siyasi sürece katılmasını sağladığı için bu haklara “aktif statü hakları” ya da “katılım hakları” da denilir.

EKONOMİK, SOSYAL VE KÜLTÜREL HAKLAR

Sosyal ve ekonomik haklar sanayi devriminin ardından 19. yüzyılda çıkmışlar ve bunlara “ikinci kuşak haklar” denilmiştir. Bu haklar bireyin sosyal hayatta varolmasını sağlar. Sosyal ve ekonomik haklar devlete ekonomik gücü ölçüsünde bazı yükümlülükler yükler ve devletin pozitif bir tutum takınması gerekir. Bireyin devletten bazı istemlerde bulunmasını sağlayan bu haklara “pozitif statü hakları” ya da “isteme hakları” da denilir.

Sosyal ve ekonomik haklar arasında yer alan 20. yüzyılın ikinci yarısında önem kazanan çevre ve barış içinde yaşama hakkı ise tarihsel açıdan “üçüncü kuşak haklar” olarak adlandırılır. Bu hakkın gerçekleşmesinde birey, toplum ve devletin dayanışma içinde olması gerektiğinden bu haklara “dayanışma hakları” da denilmektedir.

NOT: Kişisel ve siyasal haklardan farklı olarak sosyal ve ekonomik hakların yerine getirilmesinde devlet mali imkanları ölçüsünde sorumlu tutulur.

HAKLAR VE ÖDEVLER

En belirgin örneği Amerikan İnsan Hakları ve Ödevleri Bildirisi’dir. Anayasal düzeyde hak ve ödev ayrımına ise “Yeni Anayasalar” olarak nitelendireceğimiz, Sovyetler Birliğinin dağılmasının ardından oluşan “Post-Sosyalist” anayasalarda rastlanmaktadır.

İNSAN HAKLARI HUKUKUNUN KAYNAKLARI

Tabi hak açısından insan haklarının kaynağı “insan doğası”dır. Ancak bu hakları tanıyan ve onları düzenleyen kurallara insan haklarının pozitif hukuk kaynakları denilmektedir.

Asıl kaynaklar ve yardımcı kaynaklar olarak ikiye ayrılır. Asıl kaynaklar bağlayıcıdır ve uyulması zorunludur. Yardımcı kaynaklar ise bağlayıcı değildir ve asıl kaynağın içeriğinin saptanmasında yardımcıdır.

ASIL KAYNAKLAR

ANAYASALAR

İç hukukta esas olan insan haklarının anayasa ile güvence altına alınmasıdır. Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkesi sayesinde egemenliği kullanan hiçbir organ anayasadan almadığı bir yetkiyi kullanamaz. Bu nedenle hiçbir organ anayasada güvence altına alınmış temel hak ve hürriyetlere aykırı bir düzenleme yapamaz. İnsan hakları hukukunda ulusal koruma esas, uluslar arası koruma ikincil kabul edilmesi anayasal güvencenin önemini artırmaktadır.

İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMELERİ

İnsan haklarına özgü kurallar içeren bu belgelere taraf olan devletler bakımından bağlayıcıdır ve iç hukukta uygulanması zorunludur. Andlaşmaların uygulanma alanı devletin bütününü kapsamakta ve yürürlüğe girdikten sonraki olaylar için geçerli olmaktadır.

Devletler bir andlaşmaya taraf olurken, andlaşmanın belli hükümlerine çekince koyabilmektedir. İnsan hakları adlaşmalarında çekince ya belli maddelerle sınırlandırılmış ya da tümden yasaklanmıştır.

ÖRF VE ADET HUKUKU

Örf ve adet kuralları aynı olayda sürekli aynı davranışın tekrarlanması ile teamül haline gelmesidir. Bu teamüller bir şeyi yapma ya da yapmama şeklinde de olabilir.

HUKUKUN GENEL İLKELERİ

Anayasa Mahkemesi “hukukun bilinen ve tüm uygar ülkelerin benimseyip uyduğu ilkeler” hukukun genel ilkeleridir şeklinde tanımlamıştır.

Örnek olarak “hakkın kötüye kullanılmaması ilkesi” , “ayrım gözetmeme ilkesi”  verilebilir.

YARDIMCI KAYNAKLAR

Bağlayıcı nitelikte değildirler.

İNSAN HAKLARI BİLDİRİLERİ VE TAVSİYE KARARLARI

Bu belgeler insan hakların açısından önemli kararlar barındırmakla birlikte devletlerden taraf olma istenmediğinden doğrudan bağlayıcı değildir. Ancak ülkelerin iç hukuklarında yasal düzenlemelere temel teşkil etmekle birlikte uygulayıcıların kararlarında dolaylı olarak etkilidir.

İÇTİHATLAR

İçtihadi kaynaklar, insan hakları konularında yargısal kararlara denilir. Ulusal hukuk kapsamında genellikle yazılı hukuk hakim olduğu için mahkeme kararları bağlayıcı değil yardımcı kaynak olarak kabul görür.

ÖĞRETİ

İnsan hakları alanında öğreti insan hakları ile uğraşan kişilerin, insan hakları ile ilgili görüş ve düşünceleri diyebiliriz. Öğretilere bilimsel içtihat da denilir. İnsan haklarının gelişmesinde ve yeni kurallar oluşmasında yardımcı kaynaklardır.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir