Felsefe 

Felsefe kelimesi Yunanca philosophia’dan gelir. Bu bilgelik sevgisi anlamına gelir.

Felsefe; var olanların varlığı, kaynağı, anlamı ve nedeni üzerine düşünme ve bilginin bilimsel olarak araştırılması eylemidir. Felsefe, düşünce yoluyla kavram yaratmak,  kavramları sorgulayarak onları eleştirmek; varlığın, bilginin ve değer sorunlarını eleştirel bir süzgeçten geçirerek yeniden düşünülmesini sağlama faaliyetidir.

Felsefeci refleksif düşünen insandır.

Filozof yaşamın anlamını bulmak ve bu anlama uygun yaşamak ister. 

Felsefe kelimesini günümüzdeki anlamına yakın olarak kullanan ilk filozof Pitagoras’dır.  Daha sonra Aristoteles de felsefe kelimesini benzer şekilde kullanmıştır. Aristoteles’e göre; felsefe varlığın varlık olarak incelenmesi, ilk nedenin araştırılması, kavranması sorunlarını içerir.

Hukuk üzerine gerçekleştirilen felsefenin yanı sıra birtakım teorik faaliyetler vardır. Bunlar hukuk dogmatiği, genel hukuk teorisi, hukuk felsefesi vb’dir. Bu faaliyetler hukukun normatif yönünü inceler.

Hukuk dogmatiği: Hukuk üzerine yapılmış ilk teorik faaliyettir. Pozitif hukuku konu alır. Dogmatik hukukun amacı ise pozitif hukuku daha anlaşılır hale getirmektir. Bu amaç gerçekleştirilirken iki aşamalı bir yöntem izlenilir. İlk olarak hukuku betimlenir, ikinci olarak tümdengelim mantıksal çıkarım yöntemi kullanılır.  (tümdengelim mantıksal çıkarım: sahip olunan genel verilerden yola çıkarak özel sonuçlar çıkarma yöntemidir.)

Dogmatik hukuk bilimi özel ve genel olarak ikiye ayrılır. Özel; sadece bir ülkenin pozitif hukukuyla ilgilenir. Genel ise tüm pozitif hukuklarla ilgilenir.

Genel Hukuk Teorisi: Genel hukuk teorisi de pozitif hukuku konu alır. Fakat özel olarak değil genel olarak pozitif hukuku konu alır. Genel hukuk teorisinde önce pozitif hukukun içeriği tespit edilir. Daha sonraki aşamada bu pozitif hukukun nasıl yorumlanacağına yönelik ilkeler sunulur. Bu ikinci aşama hukuk metodolojisi adını alır.

Hukukun Meşru Olması: Bu meşruiyet bir hukuk düzenlemesinin bireyler için meşru olması anlamındadır. 

HUKUK FELSEFESİ

  • Hukuk felsefesi hukukun kaynağı, amacı, adalet, mevcut hukuk düzenlerinin meşruiyeti gibi konuları ele alır. Hukuk felsefesinin konusu hukuktur. Amacı ise felsefi temellendirme yöntemiyle hukuku açıklamaktır. 
  • Bir hukuki olaya felsefi olarak 3 bakış açısıyla bakılabilir: ontolojik (varlık) , epistemolojik (bilgi) ve aksiyolojik (değer).
  • Bir olaya hangi bakış açısıyla bakılırsa bakılsın varılan sonuçlar birbiriyle tutarlı olmalıdır. 

Ontoloji:

Ontolojik bakış açısı varlıkla ilgilidir.

Ontolojik bakışta hukuka dışarıdan bir bakışla bakılır. Hukuk üzerine odaklanılır, hukuk irdelenir ve aydınlatılır.

Epistemoloji:

Epistemoloji varlığın bilgisinin ne olduğu, bu bilgiye ulaşmanın mümkün olup olmadığı, bilgiye hangi yollarla ulaşılması halinde bilginin kesinleşebileceği ile ilgili çalışma alanıdır.

Aksiyoloji:

Aksiyoloji alanında değer kavramının ne demek olduğu, değer kavramı ile değer yargısı kavramının varsa farkının ne olduğu, bir şeyi değerli kılanın ne olduğu ya da olması gerektiği gibi daha ziyade ahlâk alanına ilişkin sorulara cevaplar aranmaktadır.

Meşruiyet meselesi aksiyoloji ile ilgilidir.

Aksiyoloji etik ve estetik olarak ikiye ayrılır. Etik, insanların ahlaki değerlerini sorgular; estetik ise neyin güzel olduğuyla ilgilenir.

  • Hukukun geçerlilik problemi hukuk felsefesinin ontolojik ve epistemolojik alanlarında düşünmeyi gerektirir. Bireylerin hukuk karşısındaki ahlaki konumu ise aksiyolojik düşünmeyi gerektirir.

Hukuk alanında en geniş anlamda iki zıt yaklaşım bulunmaktadır: Bu yaklaşımlar Doğal hukuk ve pozitif hukuktur. Hukukun maddi ve manevi olmak üzere iki yönü vardır. Doğal hukukçular manevi yönünden pozitif hukukçular ise maddi yönünden hareket eder. 

DOĞAL HUKUK ANLAYIŞI ve POZİTİF HUKUK (HUKUKİ POZİTİVİZM) 

  • Doğal hukuk kuramı; ahlak ve hukuk arasındaki bağlantılar hakkında yapılan sistematik bir düşünüş tarzıdır.
  • Doğal hukuk anlayışında, hukuk, adalet ile tanımlanır. Hukukun geçerliliğini kuran şey adalettir.
  • Doğal hukuk, başka bir insanın veya başka bir iradenin eseri değildir. Doğal hukuk insanın kendi aklı aracılığıyla bulduğu ve uyduğu kurallardır.
  • Doğal hukuka göre yasanın geçerli olabilmesi için adaletin gereklerine uygun olması, onu gerçekleştirmeye hizmet etmesi gerekir. 
  • Doğal Hukukçulara göre bir hukuk normu, âdil ise geçerlidir; âdil değil ise geçersizdir, yani bağlayıcı gücü yoktur. 
  • Doğal hukukçular için neyin hukukileştiği ve niçin sorusu önemlidir. 
  • Doğal hukukçulara göre hukuk akli bir şeydir. 
  • Doğal hukukçulara göre doğal hukuk ve pozitif hukuk olarak iki hukuk kavramı vardır.
  • Doğal hukukçular, doğal hukukun pozitif hukuktan ayrı ve üstün olduğunu ileri sürerler. (hiyerarşi)
  • Doğal hukukçulara göre pozitif hukuk doğal hukuka uygun olmalıdır. 
  • Doğal hukukçular pozitif hukukun meşruluğunu pozitif hukukun doğal hukuka uygun olmasında ararlar.
  • Doğal hukukçular akli bir özü kabul eder. Doğal hukukçular akılcıdır. Bu Ontolojik kabuldür.
  • Pozitif hukukçular ise olgusal bir özü kabul eder. Pozitivistler deneycidir. Bu Epistemolojik kabuldür. 
  • Doğal hukukçular hukukun ahlakla sürekli bağlantı içinde olması gerektiğini kabul ederler. Pozitif hukukçular için böyle bir kabul söz konusu değildir. Bu Aksiyolojik kabuldür. 
  • Bazı doğal hukukçulara göre, insanlar bir toplumda yaşamanın nimetlerinden yararlanılıyorsa, beğenmeseler bile geçerli hukuk kurallarına uymak zorundadırlar. O toplumda yaşamak kurallarına uyacağım sözünü vermek anlamına gelir, bu nedenle doğal hukukun akde vefa ilkesine göre pozitif hukuka uymak gerekir. 
  • Pozitif hukuka uyulmasının temel nedeni, pozitif hukuk kurallarının doğal hukuka uygun olduğuna inanılmasıdır.

Doğal hukuk; klasik doğal hukuk ve modern doğal hukuk olarak ikiye ayrılır.

Klasik doğal hukuk anlayışı hukukun özünü nomos olarak açıklar. Nomos yasa anlamına gelir.

Klasik doğal hukuk anlayışında hukukçu doğal hukuk ve pozitif hukuk olmak üzere iki hukuk düzeninin varlığını, bu iki hukuk düzeni arasında bir hiyerarşi olduğunu, pozitif hukukun doğal hukuka yakın olması gerektiğini kabul eder. 

İLK ÇAĞDA DOĞAL HUKUK 

  • İlk Çağda Doğal hukuk doğaya uygun olan hukuk demektir.
  • İlk Çağ doğal hukukçularına göre doğadan kastedilen şey normal fizikî ve biyolojik doğadır.
  • İlk çağ doğal hukukçularına göre insanların koyduğu kanun (nomos), biyolojik doğanın koyduğu kanuna uygun olmalıdır. Ancak bu takdirde insanların koyduğu kanun adil ve dolayısıyla geçerli olabilir.

ORTA ÇAĞDA DOĞAL HUKUK 

  • Orta Çağ doğal hukukçuları, hukuktan, ilahi bir düzeni, Tanrı’nın emirlerinden oluşan bir düzeni, yani dini anlamışlardır.
  • İlk çağdaki nomos, orta çağda Tanrı’nın iradesidir.
  • Hukuku tanrısal iradeyle tanımlayan Orta Çağ doğal hukukçuları, adaleti de aynı şekilde tanımlamışlardır.
  • Orta Çağ doğal hukukunun en önemli temsilcileri Aziz Augustinus ve Aquinolu Thomas’tır. 

YENİ ÇAĞDA DOĞAL HUKUK (Modern Doğal Hukuk)

  • Orta çağda mevcut olan dört farklı hukuk sistemi birtakım gelişmeler sonucu yetersiz kalmıştır. Bu sebeple herkesin meşru kabul edeceği yeni bir hukuk anlayışı gereklidir. 
  • Bu dönemdeki doğal hukuka, aklî (rasyonalist) doğal hukuk da denir.
  • Modern hukukta herkesin meşru olarak kabul ettiği hukukun kaynağı akıldır. 
  • Yeni çağda akıl nomosa veya Tanrı’nın iradesine dayandırılmadan açıklanmıştır.
  • Yeni çağ rasyonel doğal hukuk görüşünün en önemli temsilcisi Hugo Grotius’tur. Grotius’a devletler hukukçusu da denir. Grotius’a göre, insanlarda akla göre yaşama içgüdüsü vardır. Bu içgüdü, hukukun kaynağıdır. Grotius’a göre, bütün insanlığı kapsayan ve değişmez bir takım doğal hukuk kuralları vardır.

Kıta Avrupasında modern hukuk olarak ortaya çıkan doğal hukuk, İngiltere’de toplum sözleşmesi olarak ortaya çıkmıştır.

TOPLUM SÖZLEŞMESİ

  • 17. ve 18. yüzyıllarda doğal hukukçular toplum sözleşmesini devletin ve devlet organlarının otoritesini ve bu otoritenin sınırlarını açıklamak amacıyla kullanmışlardır.
  • Öncüleri Hobbes, Locke ve Rousseau’dur.
  • Toplum sözleşmesi yönetilenler ile yönetenler arasındaki bir sözleşmedir. 
  • Toplum sözleşmesi insanların arasındaki ilişkilerin hukukla düzenlenmesini başlatmıştır. 
  • Toplum sözleşmesi insanların rızası ile bir siyasi iktidara tabi olabileceği fikrini içerir. Bu sözleşmeler ile insanlar biraya gelip rızalarıyla devleti kurarlar, devlete yetki verirler.
  • Toplum sözleşmesi fikri ile siyasi iktidarın kaynağı toplum sözleşmesi, siyasi iktidarın sınırı ise bireylerin temel hak ve özgürlükleridir.
  • Toplum sözleşmesi teorisinin siyaset alanında sonucu sözleşme ilkeleri veya pozitif hukuk ihlal edildiğinde ihtilal hakkına başvuru yapılabileceğidir.
  • Toplum sözleşmesinin özü temel hak ve özgürlüklerdir.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir