Borç İlişkisinden Doğan Yükümlülükler ve Borç İlişkisinin Nitelikleri
Yükümlülük, temel anlamda bir emir ve yasağa uygun bulunma halidir. Bu yükümlülük hukuk düzeni tarafından da korunuyorsa alacak hakkına konu olabilir. Ancak hukuki değil ahlaki bir koruma varsa, yaptırımı kınama ise borçtan söz edilemez. Yükümlülük kavramı nispi haklar alanında daha somut bir görünüm kazanır. Bir borç ilişkisi bakımından da borçlunun alacaklıya karşı belli bir şekilde davranma, yani bir edimi yerine getirme yükümlülüğü söz konusu olur.
Borç ve yükümlülük kavramları doğrudan aynı anlamlara gelmez. Borç ilişkisi yükümlülükler doğurur ve borç bir sorumluluktur yani hukuki bir yükümlülüktür. Borç, bir kişiyi daha doğrusu borçluyu, diğer bir kişiye bir edimi yerine getirme yükümlülüğü altına sokan hukuki bir bağdır. Yükümlülük ise, Bir kişiye ya da tüzel kişiye yükletilen iş, edim, ödev, koşul, çekinme ve bir yapmama görevi olarak tanımlanabilir.
Hukuki yükümlülük, dava talep ve cebri icra yetkilerini barındırır. Ahlaki yükümlülükler, genel davranış yükümlülükleridir ve aynen ifası talep edilemez. Ancak bir zarar söz konusu olursa tazminat talep edilebilir. Borç, getirdiği sorumluluk ve niteliği gereği diğer yükümlülüklerden farklıdır. Borç ile külfeti de karıştırmamak gerekir. Örneğin taksitle ödenen bir borçta, son taksiti düzenlerken makbuzda, öncesinde alınmamış taksit veya taksitler varsa alacaklı tarafından belirtilmelidir. Çünkü TBK’da son taksiti almak ve böyle bir belirtmede bulunmamış olmak, tüm borcun tahsil edildiği anlamına gelir olarak düzenlenmiştir. Bu menfaat alacaklının külfetidir ve kullanıp kullanmama takdiri yine alacaklıya bırakılmıştır.
Asli edim yükümlülüklerinin aynen ifası talep edilebilirken, tali edim yükümlülüklerinin aynen ifası istenemez ancak zarar tazmini istenebilir. Farkları, hukuki müeyyideleridir.
Bir borç ilişkisinde doğan yükümlülükler dört başlığa ayrılmaktadır. Bunlar;
- Asli Edim Yükümlülükleri
- Yan Edim Yükümlülükleri
- Yan (Tali) Yükümlülükler
- Yüklenti (Külfet)
Yükümlülükleri açıklayacak olursak öncelikle bir borç ilişkisinde asli edim yükümlülükleri ve yan edim yükümlülükleri şeklinde yükümlülükler doğar. Bunlar aynen ifa edilebilir. Bir de yan (tali) yükümlülükler mevcuttur. Bunun sonucunda da aykırılık halinde tazminat istenebilir. Asli edim yükümlülüğünde temerrüde düşülmesi halinde sözleşmeden dönülebilir ancak yan edim yükümlülüğünde temerrüde düşme halinde sözleşmeden dönülemez. Bunların yanında borç ilişkisinden bir de yüklenti (külfet) sonucu doğabilir. Kişinin kendisine olan bu borç, kişinin bir hakkı kazanması, bir hakkı kaybetmesi veya koruması içindir. Örneğin zarar gören kişi zararın artmasını önlemekle yükümlüdür veya ayıba karşı tekeffülde alıcı, muayene şartını yerine getirdiği takdirde hakları elde edebilir.
Asli edim yükümlülükleri bize borç ilişkisinin niteliğini gösterir ancak bunu yan edim yükümlülüğü ile yapamayız. Yan yükümlülükler de asli edim yükümlülüğün ifasına yardımcı olurlar. Örneğin bir restaurantta masaya temiz örtü ve çatal, bıçak koyulması birer yan yükümlülüktür. Bunlar da yapılınca asli edim yükümlülüğü tam ifa söz konusu olurken; eğer yapılmazsa borç yine de ifa edilmiş olur ancak kötü ifa söz konusu olur.
Borç ilişkisinin niteliklerine gelecek olursak, borç ilişkileri kural olarak sadece alacaklı ile borçlu arasındaki bir bağdır ve üçüncü kişileri etkilemez. Aslen sadece alacaklı talep hakkına sahiptir. Ancak bazı durumlarda üçüncü bir kişiye de talep hakkı tanınmış olabilir. Bunun belli istisnaları vardır. Bunlar etkisi kuvvetlendirilmiş kişisel haklar ve üçüncü kişi yararına yapılmış borç ilişkileridir. Üçüncü kişi yararına yapılmış borç ilişkilerine trafik sigorta sözleşmeleri örnek verilebilir. Bu sözleşmeler araç sahibi ile sigorta şirketi arasında yapılır ama herhangi bir trafik kazası durumunda araç sahibinin dahil olduğu kazadaki üçüncü kişinin faydalanabileceği bir hal alır. Bunlar haricinde bir üçüncü kişi, borç ilişkisi ile bağlı olmadığı için, borcun ifa edilmemesi veya kötü ifa edilmesi sebeplerinden dolayı alacaklıya karşı sorumlu tutulamaz.
Bir borç ilişkisinde alacaklı, borçluya karşı talep, dava ve cebri icraya başvurma yetkilerine sahip iken, eksik borç durumunda alacaklı bu yetkilerden tamamen veya kısmen yoksundur. Eksik borcun ifa edilmesi halinde borç olmayan bir şey ifa edilmiş veya bir bağışlamada bulunulmuş olunmaz, yine bir borç ifa edilmiş sayılır.
Borçlu, borcuna aykırı davranışı yüzünden alacaklının uğradığı zararı tazmine mecburdur. (TBK m. 112) Üçüncü bir kişi de zarar uğramış ise borçlunun, üçüncü şahsın uğradığı zararı tazmin yükümlülüğü yoktur. Ancak bu haksız fiil söz konusu olmadığı durumlar için geçerlidir. Kural borçlunun borca aykırı davranışı yüzünden üçüncü şahısların uğradıkları zararlardan sorumlu olmaması ise de bazı hallerde kanun böyle bir tazmin yükümlülüğünü kabul eder. Buna örnek olarak TBK m. 417/f.3 verilebilir.