Borç İlişkisinden Doğan Haklar
Edim borcun konusudur. Öğretide edim içermeyen borç ilişkilerinin bulunabileceği de belirtilmektedir. Edim, verme (dare), yapma (facere) veya yapmama (non facere) olarak meydana gelebilir. Borç ilişkisinden doğan haklar başlığı aslında edimin farklı bir biçimde ifade edilmesidir. Bu haklar dört ana başlığa ayrılmaktadır.
- Alacak Hakkı (Asli edim ve birincil haktır.)
- Alacak Hakkını Genişleten Bağlı Haklar (İkincil yani fer’i haklardır.)
- Alacak Hakkını Etkileyen Yan/Tali Haklar
- Edim Yükümünden Bağımsız Haklar
Bunları sırasıyla ele alacak olursak;
- Alacak Hakkı: Alacaklının istediği temel menfaattir. Bu menfaati sağlamaya yönelik talep yetkisini de içerir. Eğer talep yetkisi yani alacaklının borçludan borcunu/edimini yerine getirmesini isteme yetkisi yoksa alacak hakkından söz edilemez. Talep yetkisi, borçludan edimi isteme, dava hakkı ve cebri icra hakkı olmak üzere üç adet hak barındırır. Bunların toplamı olan talep yetkisi ise alacak hakkının en önemli unsurlarından birisidir. Alacak hakkı için borçlar hukukunun temel ilişkisi de denebilir. Alacak hakkı aynı zamanda bir malvarlığı hakkıdır ve sadece borçlusuna karşı ileri sürülebildiği için nisbi bir haktır.
- Bağlı Haklar: Bu haklar alacak hakkı ile birlikte doğar ve alacak hakkını koruyan, güçlendiren aynı zamanda da teminat altına alarak genişleten haklardır. Alacak hakkı olmadan doğmazlar. Bir kere doğduktan sonra alacak hakkından bağımsız elde edilebilen bağlı/fer’i haklar da vardır. Bunlara faiz hakkı, gecikme tazminatı, ifa yerine talep edilebilen tazminat ve teminat hakkı örnek verilebilir.
- Yan/Tali Haklar: Alacak hakkının kaderini belirlerler ve alacaklı ile muhatap arasındaki ilişkide yetki veren haklardır. Bunlara örnek olarak yenilik doğuran haklar, def’i ve yönetim hakları verilebilir. Bunlardan kısaca bahsetmek gerekirse; yenilik doğrun haklar, tek taraflı irade açıklaması ile kullanılırlar ve bir hukuki işlemin kurulmasını, değiştirilmesini veya sona erdirilmesini sağlarlar. Muhatabın onayını gerektirmezler ve muhataba ulaştığı anda sonuçlarını doğururlar. Bunun tek istisnası TBK m. 255’te ele alınan, taksitli satışta alıcıya tanınan geri alma hakkıdır. Yenilik doğuran haklar kullanılınca sona ererler, kural olarak şarta bağlanamazlar ve geri alınamazlar. Hak düşürücü süreye de tabidirler. Def’iye gelirsek, borçlunun alacaklıya karşı kullanabileceği bir savunma hakkıdır.Ancak kullanılmakla alacak hakkı ortadan kalkmaz. Zamanaşımı def’i (TBK m. 161), ödemezlik def’i (TBK m. 97) vs. türleri vardır. İtiraz, def’i ve inkar birbirine karıştırılmamalıdır. İtirazda maddi olgular ileri sürülürken ve hakim tarafından re’sen göz önüne alma söz konusu iken def’i de bir hak ileri sürme ve kullanılmadıkça hakim tarafından göz önüne alınmama söz konusudur. Bunlar haricinde inkar, hukuki işlemin hiç kurulmadığın iddia etmek iken itiraz ise artık geçerli olmadığını iddia etmektir. Son olarak yönetim hakkı, iki şekilde karşımıza çıkar. Bunlar; olağan temsil ve organ haklarıdır.
- Edim Yükümü İçermeyen Borçlar: Herhangi bir edimi yerine getirme söz konusu olmadığı için; ifasında temerrüde düşme, imkansızlığa uğrama, ifasını talep etmek ve ifaya zorlamak gündeme gelmez. Sadece ihlal edildiğinde borç bir anlam taşır. Bu yüzden doğan zararın TBK m. 112 genel hükmü uyarınca tazmini gerekir. Bu borcun kabulünde TMK m. 2 uyarınca “dürüstlük kuralından” faydalanılır. En önemli işlevi, şayet yakın ilişki içine giren taraflar arasında bir sözleşme kurulamazsa kendini göstermesidir.