AVRUPA BİRLİĞİ’NİN EKONOMİK BÜTÜNLEŞMESİ
-Avrupa Birliği en başta bir ekonomik birlikti. Daha sonradan siyasal, sosyal, hukuksal yönleri de gelişmiştir ancak temelini ekonomik gerekçeler oluşturur.
*Ekonomik bütünleşme nedir?
-İki ya da daha fazla ekonomi arasında engellerin kalkması
*Ekonomik bütünleşme neden gereklidir?
-Ekonomik bütünleşmelerin en temel gerekçesi, bütünleşen ekonomilerdeki yaşam standartlarının birleşmeden sonra yükselmesidir. Aynı zamanda gerçek ve potansiyel rekabet de artar. Rekabetin artmasıyla daha çok mal ve hizmet çeşitlilikleri oluşur. Ekonomik bütünleşmede kuşkusuz kamunun da rolü büyüktür.
- Ekonomik Bütünleşme Nasıl Olur?
-Jan Tinbergen, ekonomik bütünleşmenin sağlanabilmesi için iki tür politikanın gerektiğini söyler: İlki, negatif politikalar dediği ticaret engellerinin kaldırılmasıdır. İkincisi, pozitif politikalar dediği etkin serbest dolaşımı sağlayacak yasal ve yönetimler sistemlerin yaratılmasıdır. Genel olarak serbest dolaşım sağlanması için gümrük vergilerinin, ithalatta miktar kısıtlamalarının, yasalarda ve uygulamalardaki diğer sınırlamaların kaldırılması gerekmektedir. Yine de bu engellerin kaldırılması yeterli değildir, bunların yanında temel politikalarda da uyum sağlamalıdır.
-Ekonomik bütünleşmenin nasıl sağlanacağı konusunda bir başka kuramcı da B. Balassa’dır. Ekonomik bütünleşmelerin aşamaları kuramı şu şekildedir;
1.Serbest Ticaret Alanının oluşumu (STA)
2.Gümrük Birliği (GB)
3.Ortak Pazar (OP)
4.Ekonomik Birlik (EB)
5.Tam Ekonomik Bütünleşme (TEB)
1.Serbest Ticaret Alanı Oluşumu (STA)
-Bu ilk aşamada bütünleşmeyi amaçlayan ülkeler arasındaki ithalatta miktar kısıtlamalarının (kotaların) ve ithalat vergilerinin (tarif) kaldırılması gerekir.
-Bu aşamada serbest bölge üyesi ülke, bu kısıtlamaları ve vergileri üçüncü ülkelere karşı korumaya devam eder.
-Tinbergen’in söz ettiği pozitif bütünleşme bu aşamada yoktur.
2.Gümrük Birliği (GB)
-Bu aşamada ise; STA koşullarına ek olarak üçüncü ülkelere karşı ortak bir gümrük vergisi sistemi oluşturulması koşulu gelir.
-Üçüncü ülkelere karşı gümrük vergilerinde ve miktar kısıtlamalarında eşitlenmeye gidilir.
3.Ortak Pazar (OP)
-İlk iki aşamanın koşullarına ek olarak, üretim faktör piyasalarının hareketliliğindeki (mobility) kısıtlamaların da kaldırılması gerekir. Yani emeğin ve sermayenin dolaşımına ilişkin engellemeler ortadan kalkar.
-Tinbergen’in söz ettiği pozitif bütünleşme bu aşamada da yoktur.
4.Ekonomik Birlik (EB)
-Bu aşamada ulusal ekonomik politikaların uyumu sağlanmalıdır. Politikaların uyumunun sağlanması ile ekonomik birlik gerçekleşmiş olur.
-Bu aşamada pozitif bütünleşme çok genel olarak başlar.
5.Tam Ekonomik Bütünleşme (TEB)
-Balassa’nın ekonomik bütünleşmenin son aşaması kabul ettiği TEB; para, maliye, sosyal ve diğer dönemsel politikaların birliği ile sağlanmalıdır.
-Bu aşamada uluslararası bir otorite kurulmalı ve bu otorite bağlayıcı olmalıdır. Ulusüstü tek bir devlet vizyonu amaçlanmalıdır.
*Balassa’nın ekonomik bütünleşme aşamaları yukarıdaki şekildedir. Bu plana gelen eleştirilerin genel hatları şu şekildedir;
-Sıralamanın mutlaka Balassa’nın belirttiği şekilde gerçekleşmesi lazım değildir.
-Bütünleşmeyi gerçekleştirecek ülkelerin birbirlerine uyguladıkları tarif ve kotaları her zaman kaldırmaları mümkün olmayabilir.
-STA ve GB’de pozitif bütünleşmenin olmamasından dolayı pratikteki uygulamalarda farklılıklar çıkabilir.
-OP aşamasında pozitif bütünleşmenin gerçekleşmemesi entegrasyona zarar verir.
-OP ve EB aşamalarında kavramsal problemler vardır.
-Son aşama olan TEB’in gerekliliğini ekonomik ve politik nedenlerden sorgulayabiliriz.
-Ulusüstü otoritenin sadece son aşamada ortaya çıkması ekonomik ve pratik nedenlerle açıklanamaz.
-Son aşama olan TEB yerine, ekonomik parasal birlik düşünülebilir.
Bunlar Balassa’nın ekonomik bütünleşme aşamalarına yöneltilen eleştirilerin genel hatlarıdır.
-Ekonomik bütünleşmenin en temel başlangıcı için tek pazarın yaratılması denebilir. Ulus devletler genellikle gerçek birer tek pazardır; etkin bir serbest dolaşıma ve piyasaya sahiptirler. Bütünleşmeyi amaçlayan devletlerin bir araya gelerek tek pazar olmasını engelleyen üç ana çerçeveden bahsedebiliriz; bunlar yasal çerçeve, düzenleyen çerçeve ve makroekonomik politika çerçeveleridir.
Yasal çerçeve; serbest dolaşıma izin veren, yaratan, geliştiren ve sürdüren çerçevedir.
Düzenleyen çerçeve; çevresel, teknik, vergilendirme, kamu ihtiyaçlarının giderilmesi, ekonomik ve sosyal politikaları düzenleyen çerçevedir.
Makroekonomik politika çerçevesi; istikrarlı bir ekonomik ortamın oluşması amacıyla yapılan çalışmaları kapsar.
*Düzenleyen çerçeve konusunda, AB üyesi ülkeler arasında sosyal piyasa yaklaşımı ve piyasa temelli yaklaşım olarak gruplandırılan iki temel yaklaşım vardır.
Sosyal Piyasa Yaklaşımı
-Almanya ve Fransa bu temel yaklaşıma sahiptir.
-Piyasaya devlet müdahalesinin minimumda olmasını savunur ve aynı zamanda rekabet karşıtı politikalarda ve tekelci gücün sınırlandırılmasında hükümetlerin önemli rol üstlenmesi gerektiğini söyler.
-Bu yaklaşım aynı zamanda, etkinlik ve eşitlik arasında bir açmaz olduğunu kabul ederken, çözümü için yüksek yaşam standartlarının temelde daha etkin üretim sistemiyle sağlanabileceğini savunur.
Piyasa Temelli Yaklaşım
-Geleneksel olarak ABD’nin yaklaşımı bu şekildedir.
-Bu yaklaşımda rekabetçi piyasaların yaratılması önemlidir, etkinlik ve eşitlik açmazını da göz önünde bulundurur.
-Hükümetin bir temel politika benimsemesi yerin, birden çok önemli sosyal politikaları desteklemelerini önerir. (dezavantajlı gruplara destek, yoksullara yardım gibi) Bu yaklaşımda çözümün genel olarak piyasa ile yapılacağına inanılır. Piyasanın sağladığı dağılım etkindir.
-Gerçek tek pazarın en temel şartı ekonomik ve parasal birliktir. Ve bu birlikte makroekonomik politikaların uyumlu hale gelmemiş olması, makroekonomik politikalar piyasaların işleyişini derinden etkilediğinden, birliğin tam olarak oluşmadığı anlamına gelir.
Bu sebeple, AB’de uygulamada ekonomik ve parasal birlik, Maastricht kriterleri ile sağlanmaya çalışılır. Bu kriterlerin temel amacı, negatif taşma etkisini (spill over) kaldırmak ve komşudan çalma (beggar thy neighbor) politikalarını engellemektir.
*Maastricht kriterleri şu şekildedir;
-Enflasyon yakınsama kriteri; Toplulukta en düşük enflasyona sahip (en iyi performans gösteren) üç ülkenin yıllık enflasyon oranları ortalaması ile, ilgili üye ülke enflasyon oranı arasındaki fark 1.5 puanı geçmemelidir.
-Faiz düzeylerindeki yakınsama kriteri; 12 aylık dönemde herhangi bir üye ülkede uygulanan uzun vadeli faiz oranları, fiyat istikrarı alanında en iyi performans gösteren 3 ülkenin faiz oranını 2 puandan fazla aşmayacaktır.
-Döviz kuru kriteri; Son 2 yıl itibarıyla üye ülke parası diğer bir üye ülke parası karşısında devalüe edilmiş olmamalıdır.
-Mali kriterler; üye ülke devlet borçlarının Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’ya (GSYİH) oranı %60’ı geçmemelidir. Üye ülke bütçe açığının GSYİH’sına oranı %3’ü geçmemelidir.
-AB içinde olan bir sorun, topluluk pazarının parçalı olmasıdır. Pazarın parçalı olması tek pazarın varlığını engellemez. Tek pazarın parçalı olması birçok nedenle ilişkilendirilebilir. Örneğin; tüketicilerin tercihlerinin toplumsal olarak farklılık göstermesi, emek hareketliliğinin önündeki sosyal ve ekonomik engeller gibi.
Peki tek pazardaki bu farklılıklar nasıl azaltılır?
Tek pazarın yaratılması için değişim (transaction) maliyetinin düşürülmesi gerekmektedir. Yukarıda değindiğimiz gibi, değişim maliyetlerini üç faktörün etkilediği kabul edilir; yasal çerçeve, düzenleyen çerçeve, makroekonomik politika çerçevesi.
Ayrışmayı azaltma amacıyla yapılan en önemli proje; İç Pazar Projesidir.
İç Pazar Projesi
-Standart ekonomik bütünleşme teorisinde karma ekonomi gerçeği genel olarak göz ardı edilir. Bu yaklaşımda, devlet müdahalesi sadece sınırların kontrolünden ibarettir. Bu yaklaşımın yanlış olduğunu söyleyebiliriz.
-Tam bir Ortak Pazar’a ulaşabilmede kamunun çok önemli rolü vardır. İç pazarın bu tür sorunları AB gündemine sık sık gelmiştir.
*İç Pazar projesindeki engelleri üç ana başlıkta toplayabiliriz; fiziksel engeller, teknik engeller ve mali engeller.
Fiziksel engeller: Tüm sınır kontrolleri fiziksel engeller arasındadır. AB dışı ithalatta AB içinde malların asıl geldiği yerin ispatı ve ülkeler arasındaki farklı sağlık kurallarının kontrolü önemlidir. Aynı zamanda, bireylerin sınır kontrolünden de söz edebiliriz. AB’de vize için bazı ülkeler Schengen uygularken bazıları uygulamaz.
Teknik engeller: Birçok farklı konudaki farklı teknik standartlar ve regülasyonlar nedeniyle oluşurlar.
Mali engeller: Farklı mali sistemlerin varlığı sebebiyle ortaya çıkar.
Bütünleşme ve AB Bütçesi
AB bütçesinin önemi özellikle diğer bölgelerin ekonomik bütünleşmesinde ön plana çıkar.
-Tarım sektörü emeğin yoğun olduğu bir sektördür ve bütçe desteği zorunludur. Bu nedenle, AB’de tarım sektörü ortak tarım politikaları çerçevesinde bütçeden çok destek alır.
-AB bütçesi borçlanmayı yasaklar.
-Bütçe gelir ve giderlerden oluşur.
-AB bütçesi, ulusal bütçelere oranla daha küçüktür.
-AB bütçesinin harcama yapısını 5 temel alanda inceleyebiliriz. Bunlar arasında en büyük paya, sürdürülebilir büyüme başlığı altında, rekabet ve birleşmeye ayrılan fon sahiptir. (Genel bütçe harcamalarının %60-65’i)
İkinci sırada doğal kaynaklar başlığı altındaki tarım, çevre ve geri kalmış yöreler gibi konular vardır.
-AB Komisyonu, AB Bakanlar Konseyi ve AB Parlamentosu bütçe konusunda söz hakkına sahiplerdir.
-AB bütçe gelirlerini de beş ana başlıkta toplayabiliriz; AB dışından ithalattan alınan gümrük harçları ve vergileri, tarımsal harç ve gelirden oluşan geleneksel kaynaklar, KDV’ye dayalı katkılar ve milli gelire dayalı dördüncü kaynaklardan alınan katkılar.
Net Bütçe Dengesi
-Genellikle, bütçeye net katkı yapan ülkeler, daima harcama gerektirecek konulara itiraz ederler. Bu ülkeler genellikle; Almanya, Hollanda, Avusturya, Fransa (ve İngiltere) gibi ülkelerdir.
2. Ekonomik Bütünleşmenin Ölçümü
Ekonomik bütünleşme hangi durumlarda iyidir? Sorusunun cevabını ararken bütünleşmeyi nasıl ölçtüğümüz önemlidir.
-En temel şekilde, eğer ekonomik bütünleşme iki tarafa da, ya da bir tarafı kötüleştirmeden sadece diğer tarafa, fayda sağlıyorsa iyidir.
-Ekonomik bütünleşmenin faydalarını ve zararlarını nasıl ölçeriz? Sorusuna üç temel ölçüm alanıyla açıklık getirebiliriz: Statik etki, dinamik etki ve diğer etkiler.
Statik Etki
-Bu etkiye kısa dönem ticaret etkisi de denilebilir.
-Statik etki iki şekilde ortaya çıkar; ticaret yaratma ve ticaret ıraksaması
‘Ticaret yaratma’; ekonomik bütünleşme sonucu, üretim hakkının yüksek maliyetli üreticiden, daha düşük maliyetli üreticiye kaymasıdır. Pozitif bir sonuçtur. Genel olarak tüm birlik toplumları için faydalıdır.
‘Ticaret ıraksaması’; burada ise tam tersi etkiden söz edilir. Ekonomik bütünleşme sonucu, ticaretin daha yüksek maliyette üretim yapanın eline geçmesidir. Nasıl oluşur? Ucuz maliyetli üreticiler bütünleşmiş ekonominin içinde değiller ve üçüncü ülkelere karşı konulan ortak vergilerden dolayı üye ülke üçüncü ülkeden ürünü ucuza elde etmesine engel oluşturması sebebiyle üretim düşük maliyetliden yüksek maliyetliye kaymış olur. Bütünleşmiş toplumların aleyhinedir.
Eğer ticaret yaratma etkisi ticaret ıraksamasından daha fazlaysa bütünleşmenin etkisi pozitiftir diyebiliriz.
Dinamik Etki
-Bu etki uzun dönemde gözlemlenir.
-Üretim faktörlerinin miktar ve verimliliğinin artması ve teknolojinin gelişmesi sonucu ortaya çıkan etkidir.
-Dinamik etki üç başlıkla özetlenir; tekelci gücün düşürülmesi, etkinsizliğin azaltılması, ölçek ekonomileri ve öğrenme etkisi.
*Tekelleşmenin azaltılması: bütünleşme sonucu daha fazla firmanın ekonomiye katılmasıyla ortaya çıkar. Rekabetin artması üreticileri fiyat dışı rekabete (üretimin kalitesinin artması ve farklılaşması) zorlar.
*Etkinsizliğin azaltılması: kurumsal yapıların düzenlenmesidir. Yönetim kaynaklı problemler, etkin olmayan yönetim ve iyi yönetişim endeksi dışında etkin olmayan üretim gibi durumların ortadan kalkmasıyla oluşan etkidir. Etkinsizliğin azaltılmasını ölçen en önemli gösterge; Dünya Bankasının ‘iyi yönetişim’ endeksleridir.
*Ölçek ekonomileri ve öğrenme etkisi; ticaret engellerinin kalkması, ayrışmış piyasaların bütünleşmesi ve bu nedenle ürünler için daha büyük piyasaların oluşmasıdır. Bütünleşme, ‘yaparak öğrenme’ kuramında öngörüldüğü gibi bir öğrenme etkisi ve dolayısıyla büyüme etkisi yaratır.
Diğer Etkiler
-Üretim faktörleri olan emek ve sermayenin serbest şekilde dolaşabildiği durumlar sürdürülebilir istikrarlı büyümenin yakaladığı konum, pozitif etkilerdir.
Emek hareketliliğiyle ilgili; kısa dönemde, hareketliliğin, ücretlerin düşük olduğu ülkelerdeki ücretleri yukarıya, ücretlerin yüksek olduğu ülkelerde aşağıya doğru iteceğini söyleyebiliriz. Asıl etkisi için uzun döneme bakılmalıdır. Emek hareketliliğinin genel etkisinin, bütünleşen birliğin içindeki toplam ürünün artmasıyla ortaya çıkacağını ve sonucunda bütünleşen tüm ekonomilerin faydasına olacağını söylemek mümkündür.
Sermaye serbest dolaşımının etkisi de kısa vadede ve uzun vadede farklıdır. Önemli olan uzun vadedeki etkisidir. Bütünleşme birliğine katılan ülkedeki sermayenin marjinal verimliliği daha yüksekse sermayenin fiyatı daha yüksek olur. Sermayenin mobilizesi arttıkça sermayenin verimlilik farkı da azalır. Daha ucuz sermayeye arz artar.
Genel olarak, engellerin kalkmasının büyüme üzerindeki etkisi, rekabetçi ortamın artması, serbest dolaşımın sağlanması, etkinsizliğin azaltılması ve dolayısıyla ortaya çıkan üretim sürecinde sermaye ve emeğin etkin kullanılmasıdır.
Aynı zamanda, ekonomik bütünleşme ile bu ülkeler arasında ekonomik nedene dayalı bir savaş olasılığı da kalkmış olur.
AB-Türkiye Ekonomik Bütünleşmesi
-Pratiğe baktığımızda bölgesel ekonomik bütünleşmelerin ölçümünün iki şekilde yapıldığını görürüz. İlki, en temel yöntem, ticaret serbestleştirilmesinden önce ve sonra ticaret akışlarının incelenmesi ile statik etkinin sonuçlarının gözlemlenmesidir. Serbestleşmeden sonra ticaret artmışsa pozitif etkiden söz edilir. İkinci yöntemde; ekonomi teorisinin öngörüsü doğrultusunda maliyet ve faydanın ölçümü yapılır. Bu yöntemde ekonomik modelleme ile net tahminler yapılır.
AB-Türkiye bütünleşmesinin etkilerini ölçme çalışmalar sınırlıdır ve bu çalışmalar için ekonomik modelleme yöntemleri konusunda literatür eksiktir. Bu sebeplerle sonuçların sağlığı konusunda emin olunamamaktadır.
Bütünleşmenin Statik Etkisi
-AB-Türkiye bütünleşmesi, Gümrük Birliği (GB) ile sağlanmaya çalışılmaktadır.
GB, ithalat vergisi ve ithalatı konulan miktar kısıtlamalı gibi engellerin kalkması ve üçüncü ülkelere karşı ortak bir vergi sistemi oluşturulmasıyla olur.
-Üçüncü ülkeler konusu Türkiye için bir sorun sayılır çünkü Türkiye, AB’nin karar mekanizmalarında yer almadığından, üçüncü ülkelere ilişkin alınacak kararlarda söz sahibi de olamayacaktır.
-Türkiye’nin de içerisinde bulunduğu Gümrük Birliği üzerinde yapılan çalışmalar, ticaret yaratma etkisinin ticaret ıraksaması etkisinden daha fazla olduğunu göstermektedir.
-Gümrük Birliği sadece sanayi ve işlenmiş tarım ürünlerinde geçerlidir. Sektör olan tarım bu birliğin dışındadır. (Balassa’nın Gümrük Birliği tanımında belirli sektörlerin ayrıştırılması gibi bir durum söz konusu olamaz. Bu nedenle var olan GB’nin sorgulanabilirliği artmaktadır.)
AB-Türkiye Bütünleşmesinin Dinamik ve Diğer Etkileri
AB bütünleşmesinin Türkiye ekonomisinde etkisine baktığımızda, eskiden çok pahalı olan sanayi ürünlerinin fiyatlarında bir düşme olduğu ve ürünlerin kalitelerinin arttığı gözlemlenir.
Türkiye-AB ekonomik bütünleşmesinin en önemli olumlu etkisi, Türkiye’deki kurumlara etkisi olmuştur. Türkiye’nin AB’ye aday statüsünden sonra kurumsal yapılarda iyileşmeye yönelik eğilim oluşmuştur.
Diğer bir olumlu etkisi ise, Türkiye’nin artan dış açığına rağmen dış ticaretinin de hızla büyümesidir. Uzun dönemli etkilerin tam olarak ortaya çıkabilmesi için tam üyeliğin gerçekleşmesi gerekir.
*Tam anlamıyla Ekonomik Bütünleşme, AB içinde bile gerçekleştirilememiştir. Türkiye’nin AB ile ekonomik bütünleşmesinin gerçekleştirilebilmesi için birçok aşama gerekmektedir.