AVRUPA BİRLİĞİNE GİRİŞ VE TARİHSEL GELİŞİMİ HAKKINDA

Avrupa Birliği, Avrupa Milletleri arasındaki geleceğe dönük müşterek hedefleri, uluslar arası dayanışma içerisinde gerçekleştirme amacıyla kurulmuş uluslar arası bir örgüttür. Öyle güçlü bir konumdadir ki tarih boyunca birbiriyle sayısız savaş yapmış Almanya ile Fransa’yı aynı çatı altında dostane bir şekilde tutabilmektedir. AB, Avrupa Uluslarını bir arada tutmak, ayrıştırmamak, iktisadi-sosyal bir dayanışma hedeflemektedir. Uluslar arasında birleştirici ve oldukça önemli bir görev üstlenmektedir. Avrupa Devletleri’nin müşterek hareket etme isteklerinin en önemli sebebi sosyalist ve faşist tehditler olmuştur.

TARİHSEL GELİŞİM

Avrupada normalleşme dönemi, dönemin Fransa Dışişleri Bakanı Schuman’ın ilk adımı atması ile başladı. Schuman Planı’na göre asırlardır kavga içerisinde bulunan Fransa ve Almanya artık buna son vermeli ve uyum sürecine girmelidir. Bu sebepledir ki Schuman’ın girişimi ve Batı Almanya’nın da duruma sıcak bakması ile birlikte ortak kömür-çelik üretimi işine girildi.

Fransa ve Batı Almanya’nın başını çektiği ve kısa sürede İtalya, Belçika, Hollanda, Lüksemburgun’da dahil olduğu Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu kuruldu.

Bu topluluğa üye olan devletler o zaman kadar görülmemiş eşsiz bir şeye imza atmışlardı. İlk defa bir devlet egemenliğinden taviz vermişti.

AKÇT’nin kurulmasıyla beraber üye devletler arasında uyumlu bir ortam oluşmaya başlamıştı ve bu dünyaca gözlemleniyordu. Bu sebeple yine Avrupa’da müşterek gayeler amacıyla bir girişim daha yapıldı. AKÇT mensubu 6 ülke Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu kurdu (AET).  Bu topluluk ise, üye devletler arasındaki iktisadi kömür-çelik işbiriğini daha da genişletiyor ve normalleşme ortamını hızla ileri taşıyordu. Yalnız, AET’in iktisadi gayeleri dışında uzun vadede siyasi gayeleri de bulunmaktaydı. (Birleşik Avrupa)

Yine yukarıda adı geçen 6 devlet AET ile birlikte EURATOM’u kurdu. Bu topluluk ise üye devletler arasındaki nükleer çalışmaları uyum içerisinde yürütmek ve nükleer enerjinin savaş dışında da kullanabileceğini Dünya’ya kanıtlamak amacındaydı.

Bu uyum sürecinin 10. Yılına girilirken İngiltere Avrupa Ekonomik Topluluğu’na üye olmak istemiştir. Ancak Fransa, topluluk içerisindeki iktidarını sarsacağını düşündüğü İngiltere’nin üyelik talebini veto etmiştir. Fransa benzer şekilde menfi bir tutumu da AET’in Bakanlar Komisyonu’nun kendi bütçesini oluşturma kararı alınırken takınmıştır. Ancak 1969 senesinde Komisyon kısıtlı da olsa kendi bütçesini elde etmiştir.

1965’te EURATOM, AET ve AKÇT birleşme kararı almış ve Avrupa Topluluğu çatısı altında birleşmişlerdir. (1967)

1973’de topluluğa İngiltere, Danimarka İzlanda üye olmuştur ve mensup sayısı 9’a çıkmıştır.

Bu yıllarda uyum süresi açısından önemli bir gelişme daha yaşanmıştır. 1970 yılında üye 6 ülke tarafından Avrupa Politik İşbiriliği kurulmuştur.

1974 senesinde ise Avrupa Konseyi kurulmuştur. Tüm bu oluşumlar egemenlik yetkilerinin uluslar-üstü bir oluşuma devredilmesi gibi amaçlar gütmemiştir. Devletler halen bu konuda çekincelidirler.

AVRUPA TEK SENEDİ

Avrupa Topluluğu 9 devlet tarafından imzalanan senet Avrupa’da önemli değişiklikler öngörmekteydi.  Bunlardan bazıları; ortak para birimi, tek bir ekonomik pazar, müşterek iç-dış politika…

Senedin Avrupa tarihindeki en önemli rolü Avrupa Birliği’nin kuruluşunun temelini atmasıdır.

AB’NİN KURULUŞU

Maastricht Antlaşması ile kurulan AB, şüphesiz ki getirdiği yenilikler ile birlikte dünya üzerinde en önemli konuma sahip uluslar arası örgütlerden birisidir.

SSCB’nin yıkılması ve Almanya’nın  birleşmesi ile birlikte Avrupalı Devletler birlikte hareket etme sürecini hızlandırmıştır.

AB, 3 sütuna ayrılarak oluşturuldu. İlk sütunda, AKÇT, AET ve EURATOM, ikinci sütunda Ortak Dışişleri Güvenlik Politikası (ODGP), üçüncü sütunda ise Adalet ve İçişleri vardı.

AB ile birlikte “Avrupa vatandaşlığı” kurumu da oluşturulmuştur. AB mensubu devlet vatandaşları diğer AB devletlerinde yer seçimlerde seçmen-aday olabilmektedir. Ayrıca AB üyesi olmayan ülkelerde yer alan herhangi AB devleti bir vatandaş diğer bir AB devleti ülkenin konsolosluğuna sığınabilmektedir.

AB, ayrıca ortak para birimi olan €’ya geçişi de başarmıştır.

Avrupa Birliği, orta ve doğu Avrupa ülkelerine de yayılmak amacıyla bir takım girişimlerde bulunmuştur. Bunlardan Amsterdam ve Nice antlaşması önemli girişimler olsa da pek başarılı olamamışlardır.

Amsterdam Antlaşması “flexible integration”u öngörmekteydi. Bu prensibe göre bazı AB devletleri belli alanda uyum çalışmaları yaparken diğer AB devletleri çekimser kalıp bu çalışmalar dışında kalabilmekteydi. Amsterdan antlaşması bekleneni veremeyince Nice Antlaşması imzalandı.

Nice Antlaşması’na göre oy birliği ile karar alınan bazı hususlarda oy çoğunluğu sistemine geçildi. Ancak bu antlaşma da beklenen reformları gerçekleştirmeye erişemedi.

Bu 2 antlaşmadan sonra Avrupa Vatandaşları İçin Anayasa Çalışmaları kapsamında Leaken Deklerasyonu yayımlandı. Bildiriye göre Avrupa Anayasası öngörülüyordu. Fransa ve Hollanda’da referandumla reddedildi ancak 16 üye kabul etti. Bu Anayasa bu sebeple Avrupa’da yürürlüğe giremedi.

Ölü doğan Anayasa Antlaşması’ndan sonra Lizbon Antlaşması imzalanmıştır. İrlanda hariç üye devletler kabul etmiştir. Ancak İrlanda da 1 sene sonra referandum ile kabul etmiştir ve Antlaşma yürürlüğe girmiştir.

Lizbon Antlaşması’na göre Birlik uluslar arası bir hukuk kişisidir ve antlaşma imzalayabilir ve örgütlere üye olabilir.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir