Aşırı Yararlanma (Gabin) ve Temsil

            Aşırı yararlanma (Gabin): Bir sözleşmede taraflardan birinin edimi ile diğerinin edimi arasında açık bir oransızlık bulunmasıdır. Bu açık oransızlık bir tarafın zor durumda olmasından, düşüncesizliğinden veya deneyimsizliğinden yararlanma kastı ile yapılmış olmalıdır. Bunlardan ilki yani açık oransızlık bulunması objektif unsur, ikinci yani bir tarafın zor durumda olmasından, düşüncesizliğinden veya deneyimsizliğinden yararlanma kastı olması da sübjektif unsurdur. Objektif unsur oluşmamışsa sübjektif unsura bakmaya hiç gerek yoktur. Aşırı yararlanma TBK m. 28’de düzenlenmiştir.

            Sübjektif unsurdaki zor durumda kalma durumundan anlaşılması gereken, maddi ya da manevi bakımdan zor durumda kalma olabilir. Deneyimsiz olmak ise alışveriş hayatının işleyiş düzeyini bilmemek veya gerekli bilgi düzeyine sahip olmamayı ifade eder. Son olarak düşüncesizlik ise yaptığı işlemin ekonomik sonuçlarını değerlendirirken gayri ciddi davranmayı ifade eder. İşlemin hukuki anlam ve öneminin kavranamayıp sonuçlarını öngörememesi sonucu sömürülmeye elverişli olmasıdır. Bu üç halin varlığının yanında bir de muhatabın bunlardan en az birini bilmesi ve kullanarak aşırı menfaat elde etmesi gerekir. Bu durumla genellikle tekel konumundakilerin durumunu kötüye kullanmasında karşılaşılır.

            Gabinin sözleşmeye etkisi konusunda geçerli bir hukuki işlem vardır ve gabine uğrayan tarafça iptal edilebilir. Hak düşürücü olarak 1 yıllık süreye tabidir. Ancak irade sakatlığı hallerinden farklı olarak bir de üst süre belirlenmiştir. Bu üst süre de 5 yıldır. Sürenin ne zaman başlayacağı konusuna gelirsek, gabinde, gabine uğrayanın düşüncesizlik ve deneyimsizliğinde bu özelliklerini öğrendiği andan itibaren, zor durumda kaldıysa da zor durumun ortadan kalktığı zaman 1 yıllık süre işlemeye başlar. 5 yıllık süre ise hukuki işlemin yapıldığı tarihten itibaren başlamaktadır.

            Aşırı yararlanmaya maruz kalan taraf durumun özelliğine göre,

  • Sözleşme ile bağlı olmadığını yani iptal ettiğini diğer tarafa bildirir ve edimini ifa etmiş ise edimin geri verilmesini isteyebilir.
  • Henüz ifada bulunmamışsa bu borçtan kurtulmayı isteyebilir.
  • Sözleşme ile bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir. Bu seçenek yeni borçlar kanunu ile gelmiştir.

İptal hakkını kullanmak için dava açmaya gerek yoktur. Tek taraflı irade beyanı ile

kullanılabilir. Ancak son maddedeki oransızlığın giderilmesinde taraflar anlaşamayıp mahkemeye gidebilir. Hakim, dengesizliği, takdir yetkisini kullanarak giderecektir. TBK m. 28 gereği sözleşmenin baştan itibaren geçerli olduğu genellikle ifade edilirken aşırı yararlanmaya maruz kalan taraf, iptal hakkını kullanırsa sözleşme baştan itibaren hükümsüz hale gelir. Buna bozulabilir geçerlilik de denilir.

            Temsil: Asıl olan hukuki işlemlerin taraflarca yapılmış olmasıdır. Bunun için tarafların aracıya ihtiyaç duyması daha istisnaidir. İrade açıklaması yapılırken temsilcinin kullanılması bu durumlardadır. Temsil, TBK m. 40 ve devamında ele alınmıştır. Temsilden söz edebilmek için hukuki işleme taraflar haricinde üçüncü bir kişi katılmalıdır. Temsilci, başkası nam ve hesabına hukuki işlem yapan kişidir.Ancak katılan bu üçüncü kişi her zaman temsilci olmayabilir. Örneğin bir taraf tüzel kişi ise bu tüzel kişinin hukuki işleme dahil olması bir gerçek kişi vasıtasıyla olacaktır. Bu durumda ikili bir ayrım vardır, bu gerçek kişi eğer tüzel kişinin bir organına aitse temsilci olmayacaktır ancak eğer tüzel kişinin organınca yetkilendirilmiş bir kişi ise temsilci olacaktır.

            Üçüncü kişi temsilci haricinde ulak olarak da hukuki işleme katılabilir. Bu kişi, sadece iletme fonksiyonunu yerine getirmek için dahil olmuştur. Temsilci ise temsil ettiğinin iradesini bilir ancak bunu kendi iradesini açıklayarak muhataba iletir. Bu irade, temsil edilenin iradesine de uygun olmalıdır. Yani temsilci hukuki işlemi yaparken kendi iradesini açıklamış olur. Eğer hukuki işlem yazılı ise temsilci, sözleşme altına kendi imzasını atmak zorundadır. Temsilci ile vekil de aynı kişiler değildir. Vekil bir vekalet sözleşmesi kurulunca karşımıza çıkar. Vekalet sözleşmesi temsil yetkisi vermekten ayrı bir işlemdir, vekalet sözleşmesi ile temsil yetkisinin verildiği ve verilmediği haller mevcuttur. Temsil yetkisi verilmesi işlemi tek taraflı bir işlem iken vekalet verilmesi işlemi iki taraflı bir hukuki işlemdir. Ayrıca temsil yetkisi, hizmet ve eser sözleşmesinde de verilebilir yani vekalet sözleşmesinin olmazsa olmazı değildir ve sırf vekalet sözleşmesine özel bir şey veya zorunlu unsuru da değildir.

            Temsil iradi olarak karşımıza çıkabileceği gibi kanuni olarak da karşımıza çıkabilir. Vasi ve veliler birer kanuni temsilcidir. Bunlar Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenmektedir. İradi temsilin hangi amaçla kurulduğunun bir önemi yoktur. Temsil yetkisi bunun yanında üçlü bir hukuki işlem silsilesinden ibarettir. Bu silsilenin oluşması için temel olarak temsil yetkisinin kullanılmış olması gerekir. Bu üç unsur ise,

  • Temsil yetkisi veren (Temsil edilen),
  • Temsil yetkisini kullanan (Temsilci/mümessil),
  • Temsil yetkisi kullanılarak kendisi ile hukuki işlem kurulandır (Üçüncü şahıs/muhatap).

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir